15
Produkter
recenserade
296
Produkter
på kontot

Senaste recensioner av Zusth

< 1  2 >
Visar 1–10 av 15 poster
89 personer tyckte att denna recension var hjälpsam
5 personer tyckte att denna recension var rolig
8.4 timmar totalt
It's actually a fun game. There are only a few things to do in it, so you do everything you can do in an average of 5 hours. But the main problem is, that I lost everything after my last save. This took all the pleasure out of me.
Upplagd 11 januari 2022. Senast ändrad 11 januari 2022.
Var denna recension hjälpsam? Ja Nej Rolig Utmärkelse
37 personer tyckte att denna recension var hjälpsam
8 personer tyckte att denna recension var rolig
75.4 timmar totalt
Cyberpunk 2077... 2020'yi kasıp kavuran, belki de herkesin uğruna beklediği ve en sonunda piyasaya çıkmayı becerebilmiş bir yapım. Artı ve eksileriyle her şeyine değineceğim bir incelemeyle daha karşınızdayım, umarım oyunu henüz almayanların kafasında bir fikir oluşturabilirim.

Öncelikle oyunu sıkıntısız ve sorunsuz bir şekilde, çok güzel bir kalitede oynayabildiğimi ve bazı ufak tefek hatalar haricinde oyun deneyimimi bozan herhangi bir durumla karşı karşıya kalmadığımı belirtmeliyim. Bu yüzden bu incelemede düşüncelerim de yaşadığım deneyimi yansıtacak. Ancak tüm forumlarda ve arkadaşlarımda da rastladığım teknik sorunlar nedeniyle ortalama üstü bir sisteminiz olmadığı sürece oyunu almanızı önermiyorum, en azından CDPR düzeltene kadar.

HİKAYE
Oyun, karakterimiz V için üç yaşam yolundan birinin seçilmesiyle başlar: Nomad, Streetkid veya Corpo. Bir Göçebe olarak V, klanından ayrılır ve ilk kez büyük şehre taşınır; Bir Streetkid olan V, birkaç yıl başka bir yerde yaşadıktan sonra Night City'ye geliyor; ve bir Corpo olarak V, amirinin beceriksiz güç oyunu nedeniyle aniden Arasaka Corporation'daki işinden kovulur. İlk iki yaşam yolunda V, yerel haydut Jackie Welles'le arkadaş olurken üçüncü yaşam yolunda Welles, eski bir arkadaştır. Üç yaşam yolu da aynı başlık sekansında birleşiyor ve Nighty City'deki aksiyona Jackie ve netrunner olan T-Bug ile devam ediyorsunuz.

ARTILAR/EKSİLER(ÖZET)
GENEL DÜŞÜNCELERİM kısmında detaylı açıklıyorum.
+ Atmosfer
+ Oynanış çeşitliliği
+ Hikaye/Yan hikayeler
+ VR deneyimi

- Optimizasyon
- Hatalar/Buglar
- Kaldırılan içerikler
- RPG
- AI

GENEL DÜŞÜNCELERİM
Ana hikayemiz ve ana hikaye gibi içerik sunan yan hikayelerimiz var, bunları tamamen ''basit'' olarak adlandırılabilecek yan görevlerin haricinde tutuyorum. Zira size sundukları deneyim, heyecan ve bölüm tasarımı asla kendini tekrar etmemekte. İnsanlar tanıyorsunuz, onlarla aranızda oluşturduğunuz ilişkiyi ileride ana hikayeye pozitif etki edecek şekilde kullanabiliyorsunuz. Ana hikaye, yaklaşık 12-15 saat sürmekte ve zengin içerikli yan görevler de bir o kadar sürüyor diyebilirim. Benim gibi tüm şehri silip süpürmek isteyenlere de oyun, 70+ saat oynama süresi vadediyor. Hikaye kısmında tek eksik bulduğum kısım ise ana hikayenin çok kısa sürmesi ve oyun yetişmediği için kesilmiş birçok sahne bulunması. Yan hikayelerle kronolojik bir sırada ilerleyemediğiniz için bir süre sonra canınıza tak edebiliyor bu durum ve sıkılabiliyorsunuz.

Oyunun FPS odaklı olmasını çok hoş buldum, zira VR gözlüğü gerektirmediği halde VR deneyimi sunabildiğini düşünüyorum. Oyunu sanki yaşıyorsunuz edasıyla oynuyorsunuz. Üstelik oyunun muazzam grafikleri ve buna bağlı atmosferini de ekleyince bu his katbekat kuvvetleniyor. Genel oyun dünyasının içinde barındırdığı detaylar çok hoş, özenilmiş olduğu çok açık. Çünkü gittiğim hiçbir yerde -bazı oyunlarda olduğu gibi- ''buraya daha önce uğramıştım'' hissiyatına kapılmıyorum. Araç ve silah çeşitliliği oldukça yeterli, çoğuna elinizi bile sürmüyorsunuz. Ancak bazı araçların modifiye edilmiş Nomad versiyonu da mevcut, onları çok seveceksiniz. Araç mekaniğini çoğu kişi sevmese de ne yalan söyleyeyim, ben keyif alabildim alıştıktan sonra.

Gelelim oynanış çeşitliliğine; CDPR oynanışı tamamen oyuncunun kendisine bırakmış durumda. Sinsi bir şekilde görevini halleden bir V de olabilirsiniz, düşmanı yerin dibine sokan bir V de. Tamamen size kalmış. Çatışma (combat) hissiyatı da beni oldukça tahmin etti, özellikle FPS oyunlarıyla içli dışlı olan biri olarak bunu itiraf edebilirim.

Gel gelelim Cyberpunk 2077'de yakındığım asıl eksiklere...

Oyun, RPG deneyimi sunmayı amaçlasa da bunu yapmıyor. Milyonlarca oyuncu arasından milyonlarca V oluşturmuyorsunuz, herkes aynı V'yi oynuyor. Evet, verdiğiniz kararlar ve yaptığınız yan görevler neticesinde ana hikayeye etki eden seçenekler bulunuyor ancak RPG'nin bol bol örnekleri varken bu oyuna RPG diyebilmek hata olurdu. Neticede bizi bekleyen aktif bir dünya karşısında ölü, hiçbir iletişim kuramadığımız AI'larla karşılaşıyoruz.

Hayatımda daha geri zekalı bir AI ile karşılaşmadım diyebilirim. Belki komik gelecek ancak en zor seviyede oyunu oynayıp bitirmeme rağmen bu sorunuma bir çözüm bulamadım. Belki de sorunun tek çözümü yakın dövüş silahlarını tercih etmekte yatıyordur. Bir suç işliyorsunuz ve konumunuz ne olursa olsun, ister denizin altında ister gökdelenin tepesinde durun. Polis direkt olarak yanınıza ışınlanıyor ve hiçbir kovalama hissiyatı olmadan oyunda polis yokmuş gibi oynuyorsunuz çünkü bu polislerden kaçması da oldukça kolay. Trafikte arabayı kaldırıma park etseniz bile tüm şerit sizi bekliyor, öyle yandan geçip gitmek yok. Ve daha saymaya gerek duymadığım nice hata. Tabii bunlar oyun kırıcı hatalar değil benim için ancak dikkat edenlerin göz önünde bulundurmasında fayda var.

Optimizasyon ve hata konusu oldukça derin, çünkü sistemden sisteme değişkenlik gösteriyor. Eğer sisteminizle sunulan oyun senkronize olabilirse deneyiminiz o kadar kuvvetli oluyor, olamazsa oyunu 8. saatte silmekle karşı karşıya kalabiliyorsunuz.

Oyunda kesilmiş sahneler ve özellikler mevcut; örnek olarak araba boyatmak, saç/sakal kesimi, oyun dünyasına eklenebilecek çeşitli aktiviteler, ana hikayedeki -tatmin etse de- eksiklik diyebilirim, daha nicesi de var elbet. Oyunu bitirip az bir araştırmayla vadedilen bu özellikleri öğrendiğinizde yüzünüzde buruk bir gülümseme ve boşluk hissiyle oyunu bitiriyorsunuz. Bu malzemeyle kesinlikle daha iyi bir ürün sunulabilirmiş diyeceksiniz.

SONUÇ
Teknik sorunlar düzelirse mutlaka herkesin beğeneceği bir yapım. Bu malzemeden çok daha kaliteli bir sonuç elde edebilirmiş CDPR ancak bize sunulan malzeme de oldukça kaliteli, göze batmasının tek nedeni yıllar boyu insanların gözünde oluşan aşırı beklenti ve CDPR'ın muazzam büyüklükteki PR'ı. Her yıl düzenli olarak ısıtılıp önümüze konulan AAA oyunları düşününce bu, onların yanında başyapıt olarak nitelendirilebilir. 70 saat sıkılmadan, tüm görevleri yalayıp yuttuğum bir oyun oldu kendisi. Yine de benim tavsiyem, oyunu belki de bir yıl sonra, tüm bunlar vadedildiği gibi düzeltildiğinde oynamak. İncelememi okuduğunuz için teşekkürler, kendinize iyi bakın dostlar.

Düzenleme: İndirimli fiyatı ve geçen zaman doğrultusunda düzeltilen bazı hatalar nedeniyle oynamaya değer.
Upplagd 22 december 2020. Senast ändrad 29 november 2021.
Var denna recension hjälpsam? Ja Nej Rolig Utmärkelse
26 personer tyckte att denna recension var hjälpsam
13.9 timmar totalt (12.3 timmar när recensionen skrevs)
Oyunu an itibarıyla bitirdim ve sıcağı sıcağına inceleme yazmaya karar verdim, zira bu başyapıt, incelemeyi cidden hak eden türden.

HİKAYE
Oyunumuz 1930'dan 1938 yılına kadar olan bir dönemde, Lost Heaven'da geçiyor. Baş karakterimiz Thomas Angelo (Tommy), başlarda hayatını taksi şoförü olarak idame ettiren, sıradan bir insanoğlu. Ancak işi sırasında denk geldiği olay aracılığıyla kendini Salieri'nin kapısının önünde bulur ve gözünün önündeki güçten büyülenir. Hayatı boyunca organize suç örgütüne dahil olmak gibi bir amaç gütmemiş olan Tommy, bir bakmış ki Salieri'nin adamlarından biri olmuş. Örgüt içinde kendini yükseltip Don Salieri ve şehrin en güçlü isimlerinden Don Morello arasındaki sürtüşmede Salieri tarafında büyük bir rol oynayan Tommy, işlerin bir yerden sonra çığırından çıkmasından ötürü ailesini kurtarmak ister ve Dedektif Norman'a, 8 yıl boyunca örgüt ve kendi çapında yaşanan her şeyi, tüm hikâyeyi anlatır.

Duygular, düşünceler ve oyun hakkındaki genel görüşüm:
Ah ahh... Lost Heaven'a, çocukluğuma, o zamanlarda yaşadığım duyguları birebir yansıtacaklarından şüpheliydim, en azından Mafia 3 gibi bir ürünü sunabilen bir geliştiriciye emanet edilen bu başyapıtın da tarihin tozlu sayfalarına gömüleceğini düşünüyordum.

Ama yanılmışım! Hikaye anlatımı, bölüm tasarımı, seslendirmeler, müzikler, oyun mekanikleri ve sayamadığım nice detay. Hepsini özlemişim, oyun baştan sona mü-kem-mel. Hele ki bir sonu var, Mafia 2'nin sonundaki gibi tüylerinizi diken diken yapacağından eminim, end-credits'i bile müziklerden ötürü ve bitmesini istemediğiniz için geçmek istemeyeceksiniz. Kesinlikle deneyimlemenizi tavsiye ediyorum, burada gereksiz detaylara girip kafanızı şişirmeyeceğim.

Oyunda ufak tefek optimizasyon sorunları mevcut ama dert etmenizi gerektirecek seviyede değil, oynanış esnasında rahatsız eden bir durumla karşılaşmadım. Bazı incelemelerde insanlar oyunda açık dünyaya ve elementlerine yoğunlaşılması gerektiğini savunmuş ama katılmıyorum. Bu bir GTA değil, hikaye anlatımıyla müthiş işler becerebildiğini kanıtlamış bir miras. Bırakın Mafia, bildiği gibi kalsın, kalmaya devam etsin.

Başta hikayenin fikir babası olan Daniel Vávra'ya, bu güzel müzikleri dinlememize vesile olan Vladimír Šimůnek ve yeniden yorumlayan Jesse Harlin'e, Mafia 1: The City of Lost Heaven gibi bir başyapıt çıkaran Illusion Softworks'e (2K Czech) ve bu başyapıtı saygıyla tekrar anmamızda emeği geçen Hangar 13 ekibine teşekkür ediyorum.

Umarım oyunu almayı düşünenler için doğru bir ön fikir oluşturabilmişimdir dostlar. Serinin en güzel oyununu bitirdiğime göre beni bekleyen bir Vito Scaletta hikayesi var. (:

Ve izninizle Tommy'nin manidar bir sözüyle incelememi bitirmek istiyorum.

Ursprungligen skrivet av Tommy:
Unutmayın... Para, iş, hatta en iyi arkadaşlarınız bile gelip geçici. Ama aile? Aile ebediyen yanınızda olan yegane şeydir.
Upplagd 28 september 2020. Senast ändrad 28 september 2020.
Var denna recension hjälpsam? Ja Nej Rolig Utmärkelse
1 person tyckte att denna recension var hjälpsam
0.9 timmar totalt
İncelemelerin ''Karışık'' olmasını es geçip, bir şans verelim dedik. Oyuna başlayamadık ki gidip oyun hakkında inceleme yazalım. NAT Type: Strict hatası alıyorsunuz ve arkadaşlarınızla beraber oynayamıyorsunuz. Nat Type değerini açtığımızda ise yine düzelmiyor. Ubisoft yine şaşırtmadı.
Upplagd 18 mars 2020.
Var denna recension hjälpsam? Ja Nej Rolig Utmärkelse
34 personer tyckte att denna recension var hjälpsam
13.1 timmar totalt (6.7 timmar när recensionen skrevs)
Serinin hatırına ''remastered'' oyunu da elbette öneriyorum ancak açık konuşmak gerekirse bitirilmiş bir oyundan ziyade aceleye getirilip serinin hayranlarının nasıl olsa satın alınılır mantığıyla sunulmuş bir proje bekliyor bizleri. Oyun akışını ve zevkini bozan bir sürü etken var. Öncelikle oyun hatalarından başlayalım;
- Oyunu her başlattığınızda ses ayarlarını ve oyunun zorluk ayarını yeniden yapmanız gerekiyor. Daha önceden değiştirip kaydetseniz bile bunlar maalesef yeniden eski haline dönüyor.
- Oyun içinde yer yer arka plan müziği ve diğer sesleri almamaya başlıyorsunuz. Sırf bu problem yüzünden müzikleri açtığım bile oldu, zira bu oyunun keyfi sadece oynanışında değil; aynı zamanda arkasında Mateo Pascual'ın imzası olan efsanevi müziklerle çıkıyor.
- Herhangi bir yerden aldığınız kıyafetler veya belkide başka eşyalar birden kaybolabiliyor.
- İlk bölümde intro girdikten sonra sizi direkt olarak diğer misyona yönlendiriyor oyun, bunun da çözümü mevcut ama olmaması gereken bir hata neticede.
- Yer yer modelleme hatalarıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Örneğin bir arabaya bindiğinizde karakterin biri dışarıda oturuyormuş gibi gözükebiliyor veya bomba attığınız bir odayı sonrasında gözlemlediğinizde içeridekiler öldüğü halde ayaktaymış gibi görebiliyorsunuz.

Beni en çok şaşırtan detay ise oyunda Svastika gibi tarafları simgeleyen her detayın kaldırılması oldu. Aynı şekilde karakter isimleri de değiştirilmiş. Yani sen gidip 2. dünya savaşındaki gerçek hikayelerden baz alınmış bir oyun yapıyorsun ve atmosfere ciddilik katan bu gibi detayların hepsini es geçiyorsun... Sorarlar insana 20 yıl önce çıkardığınız oyunlarda koydunuz da şimdi birden ne oldu diye.

Tabii eski oyunda bunların hiçbirinin olmadığını varsaydığımızda önümüze sunulan oyun aslında beklentilerimizi veya seriye karşı duyduğumuz o heyecanı söndürebiliyor, zaten Steam genel incelemelerinin bu oyuna göre şaşırtıcı olmasının asıl nedeni de bu. Eskisinin kusursuz, bunun ise kusurlu bir yapım olması. Ha oynamaya engel mi, kesinlikle hayır. Yaklaşık 20 yıl önce nasıl keyif alıyorsanız, aynı keyfi bu versiyonda da yaşıyorsunuz. Özellikle iyileştirilmiş grafikleriyle tekrar tekrar bitirip yeniden başlamak istiyorsunuz adeta.

Bu arada oyun yapımcılarının zaman zaman güncelleme yayınlayıp var olan hataları düzeltmeye çalıştıklarını da belirteyim. Zira bu oyunu bu gibi hatalardan dolayı şans vermeyen kitlenin önümüzdeki aylarda gelecek güncellemelerle oynamasını daha sağlıklı buluyorum. :)
Upplagd 29 januari 2020.
Var denna recension hjälpsam? Ja Nej Rolig Utmärkelse
Ingen har angett att denna recension är hjälpsam ännu
12.8 timmar totalt (5.5 timmar när recensionen skrevs)
Early Access-recension
Eğer erken erişim oyunlarından birine destek olmak istiyorsanız, o da Risk of Rain geliştiricileri olsun. Steam sayfasına bakarak ön yargılı yaklaşabileceğiniz ancak oynadıktan sonra bu düşüncenize karşı size pişman edecek potansiyele sahip bir oyun kendisi. Oyunda amacınız zaman geçtikçe gücü ve sayıları artan canavarlara karşı, belirli eşyalar toplayıp kendi karakterinizi güçlendirerek hayatta kalmak, gidebildiğiniz yere kadar gitmek. Oyunda senaryo denilen bir şey veyahut kaydetme seçeneğiniz yok. Tüm olay, oynamaya başladıktan itibaren ne kadar ilerleme kaydedeceğinize bağlı. Öldükten sonra tüm ele geçirdiğiniz eşyalar, ilerleme süreci sıfırlanıyor. Çoğunlukla çerezlik niyetine, arkadaşlarınızla da oynayabileceğiniz bir oyun. Oldukça da keyifli olduğunu söyleyebilirim.
Upplagd 29 juni 2019.
Var denna recension hjälpsam? Ja Nej Rolig Utmärkelse
2 personer tyckte att denna recension var hjälpsam
12.6 timmar totalt (6.3 timmar när recensionen skrevs)
American Truck Simulator, gelelim SCS Software hayranlarını çok büyük heveslendiren bu oyunun incelemesine.

2013 yılında piyasaya sunulan ve bir önceki serisi olan Euro Truck Simulator 2 oyununa göre çokta büyük bir fark yok maalesef, yani bu 3 yıl içinde SCS Software'in ETS2'nin üstüne çokta bi' şey kattığını göremiyoruz. Grafikten tut, oynanışına kadar birebir ETS2(zaten sistem gereksinimleri aynı).

Farklılıklarına ve oyunun artı[+]'larına gelecek olursak;
- Optimizasyonu ETS2'ye göre kat ve kat daha iyi.
- Şehir içi ayrıntılara daha çok yer verilmiş.
- Yeni gelen dorse park sistemi detaylandırılmış.
- Motor Devir Sistemi: ETS2'de deviri aşırı zorlamamıza izin veriyordu, saçma bir yapaylılık ortaya çıkıyordu fakat ATS'de bu durum söz konusu değil.
- Peterbilt ve Kenworth, yani bilindik Amerikan tırlarının patenti oyunun başından alınmış, şuan sadece 2 model gözükmesine rağmen; bu 2 modelin her birinin 5 farklı tırı bulunmakta. Yani toplamda 10 tır ile şuanki harita büyüklüğünü eklersek yeterli bir sayıda tutulmuş. Ama firma yeni eyaletin ve modellerin gelceği duyurusunu yapmış durumda.

Oyunun eksi[-]'lerine gelecek olursak;
- Yolların genişliğinin ETS2 ile aynı olması Amerikan hissiyatını unutturuyor.
- Genel olarak ETS2'nin üstüne koyup ''vaaow'' dedirten bir yenilik yok.

Özetleyecek olursam, oyunun oyuncuların beklentilerini karşıladığını sanmıyorum. ETS2'nin üzerine getirilen çok majör bir yenilik bulunmamakta, ETS2'ye ek DLC getirtilip American Edition desekte olurmuş; çünkü ETS2'nin üzerine modifikasyon eklenmiş gibi açıkçası. Oyunu tavsiye etmemin sebebi ise bu eserin başında SCS Software'in bulunması, zaten adamlar oyun çıkmadan önce belirtmişti farklı bi' kaç modeli ve Arizona eyaletini beleş olarak şuanki sahiplerine dağıtmayı. Buda şimdiki fiyatının gayet normal olduğu görüşüne sahip olmamı sağlıyor.

İnceleme güncelleme geldikçe güncellenecek.

Upplagd 2 februari 2016.
Var denna recension hjälpsam? Ja Nej Rolig Utmärkelse
4 personer tyckte att denna recension var hjälpsam
3,257.5 timmar totalt (41.7 timmar när recensionen skrevs)
Son günlerin popüler oyunlarından bir tanesi olan Rocket League, 2008 yılında çıkan ve Psyonix tarafından geliştirilen Supersonic Acrobatic Rocket-Powered Battle-Cars isimli oyunun devamı niteliğinde.

Oyundaki amacımız kontrol ettiğimiz süper güçlü arabalarla mekanik bir topu kaleye doğru göndermek. RC tipli araçları kontrol etmek sandığınız kadar basit olmadığı için zorlu dakikalar geçirebiliyorsunuz, oyunun eğlenceside burda başlıyor.

Başta mekaniklerde zorlansanızda kısa bir süre sonra orta düzeyde, oyunu oynarken zevk alabilcek seviyeye ulaşıyorsunuz.

Oyunu tek kişi ya da çok kişi oynayabiliyorsunuz. Dört kişiye kadar oyuncu desteği olan Rocket League'i aynı evden oynamanız mümkün. Eğer yeterli sayıda oyuncunuz yoksa botlara karşı oynama imkanı da sizlere sunulmuş durumda. Oyunun bir özelliği daha var: Cross-play. Yani PC ve PS4 kullanıcıları aynı sunucularda oynayabiliyor.

Unreal Engine 3 kullanılarak geliştirilen oyunun en dikkat çekici özelliği kaplamaları olsa gerek. Müthiş tasarımlara sahip, ortamı güzelleştiren sahalar ve kişileştirebilceğimiz araçlar bulunmakta. Sonuç olarak Rocket League oldukça hoş grafiklere ve tasarımlara sahip bir oyun olarak karşımıza çıkıyor.

Verdiğiniz paraya değeceği ise kesin!
Upplagd 9 augusti 2015.
Var denna recension hjälpsam? Ja Nej Rolig Utmärkelse
22 personer tyckte att denna recension var hjälpsam
6.3 timmar totalt (4.9 timmar när recensionen skrevs)
Bağımsız yapımların bu kadar revaçta olmadığı yıllarda karşımıza çıkmıştı Hotline Miami. Bir aksiyon oyunundan zevk almamız için grafiklerin ne denli arka planda kalabileceğini bizlere kanıtlayan bu bağımsız yapım hatta bir kesim oyuncuyu bağımsız oyunlarla tanıştırmıştı. Böyle büyük bir başarıya ulaşan yapımın devam oyunu için beklentiler de çok yüksekti. Uzun zamandır beklediğimiz devam oyunu Hotline Miami 2: Wrong Number tonla rakibi olduğu bağımsız oyun pazarına giriş yaptı.

Oyuna geçmeden önce Hotline Miami 2: Wrong Number’ın ilk olarak bir ek paket olarak geliştirildiği belirtelim. Yapımcı firma Dennaton Games geliştirme sürecinin ortasında ek paketin Hotline Miami 2: Wrong Number adı ile bir devam oyunu olacağını duyurması ile beklentiler de katlanmıştı. Bakalım Hotline Miami 2: Wrong Number bu beklentileri karşılayabilmiş mi?

Pardon Yanlış Numara

İlk oyunun hikayesinin hem öncesini hem de sonrasını konu alan Hotline Miami 2: Wrong Number’da birden fazla karakter ile oyunda yer alıyoruz. Hotline Miami'deki ana karakter Jacket’in 50 Blessings organizasyonu altında yaptığı cinayetlerin ün kazanması sonucu onun izinden gidenleri anlatan ikinci oyunun hikayesinin oldukça karışık ilerlediğini söylemekte fayda var. Oyunda Kaplan, Kuğu, Zebra ve Ayı maskeli Jacket’ın fan grubunu kontrol ederken bir anda Pardo adlı bir dedektife geçiş yapıp oradan da kendimizi bir anda bir yazarı kontrol ederken bulabiliyoruz. Hikaye her ne kadar atlamalar ile karışık ilerlese de kurduğu ilişkiler ve sonu ile takdiri hak ediyor.

Hotline Miami'de olduğu gibi ikinci oyunda da ana element tabii ki hikaye değil, oynanış. Hotline Miami 2: Wrong Number’da aksiyon önceki oyunu aratmıyor. Hotline Miami'yi oynayanların hatırlayacağı gibi Hotline Miami 2: Wrong Number’da da bir dairenin dışından başlıyor, giriş katındaki herkesi kibarca (!) öldürüp, aksiyona diğer katlarda devam ediyor ve bütün binayı sessiz bir eve dönüştürüyoruz. Tabii ki bunları yaparken yine bolca ölüyor ve düşmanlarımızı katletmek için yeni taktikler oluşturuyoruz, olmuyor yine ölüyor yine yeni taktik oluşturuyoruz. Bazen görmediğimiz bir pencereden gelen kurşun alt ediyor bizi bazen de ateşli silahlardan kurtulan çevik abilerimiz. Ama ne yapıp ne edip düşmanlarımızı alt etmenin bir yolunu buluyor ve işimizi layıkıyla yerine getiriyoruz.

Hotline Miami'nin vazgeçilmezi olan maskeler bu oyunda biraz daha detaylı bir hal alıyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi birden fazla karakteri kontrol etmemizin akabinde bazen maskeleri kullanabiliyor bazen ise gizlenmeye ihtiyaç duymadan (bkz. dedektif) düşmanlarımızı kan revan içinde bırakıyoruz. Fan grubundaki her maske farklı özelliğe sahip bir insanı kontrol etmemizi sağlarken, mafya liderini kontrol ederken maske değil çeşitli aksesuar seçerek farklı yeteneklere sahip oluyoruz.

Miami'de Sıradan Bir Gün

Oyundaki şiddet Hotline Miami 2: Wrong Number ile bir tık daha üste çıkıyor. İlk oyundaki şiddetin üstüne koyan Dennaton Games düşmanlarımıza farklı silahlar ile farklı sonlar yaşatmamızı sağlıyor. Her silahın yerde savunmasızca yatan düşmanın hayatına farklı şekilde son vermesi aksiyon ve adrenalin tavan yaptırıyor. Silahların yanında kapılar, pencereler oyundaki taktiksel önemi üstleniyor. Kapıdan yaptığımız ani girişler ile düşmanlarımızı yere sererken pencereden uç odadaki rakibimizi o daha bizi görmeden alt edebiliyoruz. Her ne kadar yapay zeka bazen sapıtsa da düşmanlarımız bizlere zor anlar yaşatmayı biliyor. Hazır kapı ve yapay zeka demişken düşmanlar bazen kapıda sıkışıp kalıyor ve bu süreçte yakın mesafeli silahlara karşı ölümsüz oluyorlar. Ama bunun oyunun ilk versiyonundan kaynaklanan bir hata olduğunu düşünüp göz yumuyor ve düşmanlarımızı bir klasik müzik akıcılığında yere sermeye devam ediyoruz.

Müzik demişken oyunun belki de en iyi yanına değinmeden geçmeyelim. Oyunun müziklerini ve şarkılarını kim seçtiyse bizzat gidip tanışmak istiyorum. Hotline Miami 2: Wrong Number’daki akıcılığı ve hissiyatı göklere çıkartan bu müzikleri arada telefonumdan açıp dinliyorum desem abartı olmaz. Hani aralarından seçip buraya yazayım dedim bir baktım ki tüm müzik listesini yazmışım. Bu denli güzel müziklerin aynı zamanda oyunla bütünleşmesi oyun dünyasında nadir rastlanan bir durum. Birçok AAAyapımınbaşaramadığını başaran Hotline Miami 2: Wrong Number müzikleri ile deyim yerindeyse bizi oyunun içine davet ediyor. Bir gün olur da Hotline Miami 2: Wrong Number’ı unutsam bile müziklerini açıp dinlediğimde oyunu tekrar yaşayacağımı söyleyebilirim.

Grafikler konusunda oyunun tarzından uzaklaşmadığını söyleyebiliriz. Oyunun ilk olarak bir ek paket olarak geliştirildiği gerçeği grafiklerde karşımıza çıkıyor. Grafiksel açıdan bakarsak oynanış süresini kısaltıp Hotline Miami 2: Wrong Number bir ek paket olarak sürülse kimse yadırgamazmış. Ama Hotline Miami 2: Wrong Number tarzı bir oyunda grafiksel bir gelişme oyunu ileri götürür müydü bilinmez. Şahsi düşüncem grafiklerin ilk oyuna benzer bir şekilde kalması yerinde olmuş. Saykodelik arkaplan renkleri, kanların detayları Hotline Miami 2: Wrong Number’ın ruhunu gerçekten yansıtmış.

Biri Oyun Zor Mu Dedi?

Son olarak oyunu bitirdiğimizde açılan zor modun asıl oyundaki binalara ters açıdan yaklaşması ve oyunu zorlaştıran detayları ile Hotline Miami 2: Wrong Number'ı tekrar tekrar oynattığını söyleyelim. Zaten oyunun hikayesini tam olarak kavrayabilmek için birkaç kez bitirilmesi taraftarıyım. Gerçi oyunu kaç kere bitirmiş olursanız olun stres atmak istediğiniz anda imlecinizin Hotline Miami 2: Wrong Number’ın üzerine gideceğine eminim.

Sonuç olarak Hotline Miami 2: Wrong Number bendeki bütün beklentileri karşıladı. İlk yapım bağımsız oyunlara olan ilgimi bir üst seviyeye çekerken, Hotline Miami 2: Wrong Number ise serinin sıkı bir hayranı olmamı sağladı. İncelememe son verirken kulağımda “In the Face of Evil” ezgileri, aklımda Hotline Miami 2: Wrong Number oynama isteği. Bekle beni Florida, yine yeni yeniden ben geliyorum...
Upplagd 12 april 2015.
Var denna recension hjälpsam? Ja Nej Rolig Utmärkelse
Ingen har angett att denna recension är hjälpsam ännu
1 person tyckte att denna recension var rolig
31.5 timmar totalt (18.8 timmar när recensionen skrevs)
Kelimelerle anlatılamayacak bir oyuna bir kez daha geldik sizlerle. Bu sefer ki oyunumuz ARMA 3. Arma 3 gerçekten de büyük bir içeriğe sahip olduğundan bu tabiri kullandım yukarıda. Her oyuncuya oyunu aldırmak için ellerinden geleni yapmışlar. Bunu biraz başardıklarını söyleyebilirim. Genel olarak Arma serisini bilenler oyundaki alanın büyük bir savaş alanı olduğunu bilirler.

Haritayı gezmeyi bitirene oyunu vercem!
Bu büyük alandaki çoğu yer bomboş yollardan oluşuyor diyebilirim fakat önemli olan bu büyük harita değil, bu büyük haritanın içinde yapacaklarımız. Haritanın büyüklüğü yaklaşık olarak 270 km². Yani anlayacağınız, gezmekle bitmeyecek kadar büyük bir haritaya sahip. Fakat haritanın her yanı birbirinden farklı içeriklere sahip değil. Çoğu yer birbirine benziyor. Bunu oynadıkça sizler de fark edeceksiniz.

Harita büyük olduğu için oyunun süresi de baya bir uzuyor. Harita büyük ve önümüzde güzel değerlendirilebilecek bir alan var. Bu güzel alanı Editör modu ile değerlendiriyoruz. Şimdi diyeceksiniz ki nedir bu editörlük muhabbeti? Cevabını hemen vereyim.

Arma 3’te bulunan Editör modu ile birlikte oyuncular kendi bölümlerini, hikayelerini oluşturabilecekler. Üstelik yapılan bu senaryolar ve bölümler diğer oyuncularla paylaşılabilinecek ve isteyen oyuncular oynayabilecek. Bunları yapmak gözünüze biraz zor gelmiş olabilir fakat Steam’de bulunan Workshop ile tüm bunları kolaylıkla yapabiliyoruz.

Oyunun daha ilk haftasında, 1.500’den fazla bölüm yapılmış durumda. Bu özellik gerçekten oyun tarihinde bulunması gereken mükemmel bir özellik. Sürekli olarak yeni bölümler ekleniyor ve oyundan hiçbir zaman sıkılmıyorsunuz. Aynı yeri iki kere oynamak gibi bir olay gerçekleşmiyor. Şimdi ise asıl oyunun hikayesinden bahsedelim.

Özel birlikler tekrardan iş başında
Asıl hikaye içerisinde, İngiliz Özel Kuvvetler birliğinde yer alan bir askerin kontrolünü alıyoruz. 2030’lu yıllarda İran askerleri Ege Denizi’nde bulunan Yunan Adaları’na saldırı gerçekleştiriyor. NATO birliği de bu saldırıyı geri püskürtmeye uğraşıyor. Daha sonra ise NATO başarısız oluyor ve biz de orada tek başımıza kalıyoruz. Daha sonra hikaye farklı kollara uzanarak devam ediyor.

Hikaye ilerlerken farklı oynayış şekillerini de seçebiliyorsunuz. Yani hava saldırıları, UAV’ler ve ağır silahlar sizin yardımınıza geliyor. Single player mod haricinde tabii ki multiplayer mod da bulunuyor. Burada diğer oyuncularla takım kurarak savaşlar yapabiliyorsunuz. Bana göre single player yeterince iyi olmuş yani multiplayer moduna gerek bile yok diyebilirim. Fakat harita büyük ve 20’den fazla araç kullanımı mevcut. Bunlar varken gidip multiplayer yapmazlarsa ayıp etmiş olurlardı.

Grafikler olağanüstü
Grafiklerinden ve seslerinden bahsetmeye gerek bile yok diyebilirim. Mükemmel ötesi grafikleri mevcut ve sisteminiz sağlamsa hiçbir sıkıntı çıkmadan en yüksek grafiklerde oynayabiliyorsunuz. Sistemi düşük olanlar da rahatça oynayabilirler fakat ben bir önceki cümlemde en yüksek grafiklerde oynamaktan bahsettim. Aman yanlış anlaşılma olmasın. Evet genel itibarı ile Arma 3’e olmuş diyebiliriz. Arkadaşlarınızla birlikte satın alıp oynarsanız eğer daha çok keyif alacağınız kesin.

Bir nevi savaş simülasyonu gözüyle de yaklaşabilirsiniz oyuna. Geniş çaplı güzel bir oyun. Eleştirilecek pek bir yanı da bulunmuyor. Ayrıca şunu da ekliyeyim, Battlefield seven insanlar Arma’yı da sevecektir.
Upplagd 27 december 2014. Senast ändrad 27 december 2014.
Var denna recension hjälpsam? Ja Nej Rolig Utmärkelse
< 1  2 >
Visar 1–10 av 15 poster