Установить Steam
войти
|
язык
简体中文 (упрощенный китайский)
繁體中文 (традиционный китайский)
日本語 (японский)
한국어 (корейский)
ไทย (тайский)
Български (болгарский)
Čeština (чешский)
Dansk (датский)
Deutsch (немецкий)
English (английский)
Español - España (испанский)
Español - Latinoamérica (латиноам. испанский)
Ελληνικά (греческий)
Français (французский)
Italiano (итальянский)
Bahasa Indonesia (индонезийский)
Magyar (венгерский)
Nederlands (нидерландский)
Norsk (норвежский)
Polski (польский)
Português (португальский)
Português-Brasil (бразильский португальский)
Română (румынский)
Suomi (финский)
Svenska (шведский)
Türkçe (турецкий)
Tiếng Việt (вьетнамский)
Українська (украинский)
Сообщить о проблеме с переводом
— “Ne yavaşsın, bu gidişle ömrün yetmez bir yere varmaya!”
Kaplumbağa sadece başını sallarmış ve yoluna devam edermiş. Günler geçmiş, bir gün ormanda büyük bir yangın çıkmış. Hayvanlar kaçışırken tilki bir anda ayağını sıkıştırmış. Kıpırdayamaz olmuş, etrafta yardım edecek kimse yok. Bir süre sonra bir ses duymuş: kaplumbağanın ayak sesleri.
Kaplumbağa yavaş ama kararlı bir şekilde gelmiş, tilkinin sıkışan ayağını toprağı eşeleyerek kurtarmış. Tilki utanmış:
— “Seninle alay ettiğim için özür dilerim. Meğer yavaş olmak, sabırlı olmak kötü değilmiş.”
Kaplumbağa gülümsemiş:
— “Herkesin bir yolu var, tilki. Önemli olan doğru zamanda doğru yerde olmak.”