Скорошни рецензии на DryreL | Artwork Designer

Eğlencelik ve tadımlık bir oyun. Canınız sıkıldığınızda girip dünyanın anasını belleyebilirsiniz :D

İlk oyunun üzerine grafikler geliştirilmiş, çok hoş olmuş. Vee yanımıza mavi gözlü şirin mi şirin Wheatley gelmiş. Biz GlaDOS'u ilk oyunda öldürmüşTÜK ancak kendisi bir şekilde yedek çekirdeklerden faydalanarak mekanı tekrar yönetmeye başlamış. Bu sırada ise biz yıllardır uykudaydık, sonra Wheatley bizi uykudan uyandırmak ve kurtarmak için gelir. Kendisi çok konuşkan ve sempatik bir dostumuzdur :D

İlk bölümde kaçışımız başlar, bu sırada hikayede ilerlerken Portal evreni hakkında daha fazla bilgiye sahip oluruz. İlk oyunda hatırlarsanız direk labda başladık ve elimize PortalGun verdiler çözmeye başladık. Bu oyunda buranın kurucusu kim, neden böyle bir şey yapılmaya başlamış tarzı şeyleri öğreniyoruz. Türkçe olması ayrı bir güzellik!

Bulmacalara ek olarak jeller eklenmiş. Gri jel, dökülen yere portal açmamızı sağlıyor. Turuncu jel, bizi hızlandırıyor. Mavi jel ise bizi yükseğe zıplatıyor. Ve çok güzel olmuş, ilk oyundan daha uzun ve daha fazla bulmacaya sahip.

Hikaye güzelce ilerlerken, ilk oyunda olduğu gibi yine bir ters köşe mevcut. Ve bu da heyecanı artırıyor, sadece bulmaca çözmek yerine biraz da adrenalin lazım değil mi? İşte bunu yapımcılar iyi düşünmüş. Kolay bulmacalar olduğu gibi biraz düşünseniz çözebileceğiniz bulmacalar da var. Ben sıkıntı yaşamadan tıkır tıkır bulmacaları çözdüm, ama ne hikmetse bir bulmacada takıldım. Orası da son bulmaca çözdüğümüz yerdi (3 Taretli, Mavi Jelli Bölüm). Yazayım dedim çünkü sadece burayı YouTube'dan bakmak zorunda kaldım, birkaç gün oyuna girmedim çözemeyince bu bölüm sayesinde :D

Ayrıca hikayeyi bitirdiğinizde oyun bitti sanmayın, Co-op modu farklı bulmacalar içeriyor. Hem arkadaşınızla oynayınca daha eğlenceli oluyor. Bir de bulmacalar iki portalı da kullanma zorunluluğuyla yapılmış, yani beraber çözeceksiniz bulmacaları. Valve bu oyunu kesinlikle devam ettirmeli, Half-Life'da devam etmeli. Bir sürpriz yap bize Valve :(

Credits'de yine ilk oyunki gibi şarkı yapmışlar ama ben ilk oyunun şarkısını daha çok sevdim.
Eğer ilk oyunu oynamadan bu oyunu alacaksanız hemen ilk oyunu alın. Hatta yukarıda Portal Bundle seçeceği var iki oyun daha uygun fiyata geliyor. Half-Life gibi bu oyunda herkes tarafından oynanmalı. Hele Bilim-Kurgu severler kaçırmasın.

Daha önce hiç bu tarz oyun oynamamıştım. Temmuz 2017'de satın aldığım oyunu daha ilk boss'u geçemediğim için iade ettim. Oyunu gerçekten beğenmiştim ama oynamayı becerememiştim...

Aradan 1 yıl geçti ve Haziran 2018'e geldik. Oyunun yeniden indirime girdiğini gördüm, ve nedense içimde Dark Souls oynama sevdası vardı. (Hiç oynamama rağmen) Ben de yaz indirimleri gelene kadar bu oyunu yeniden almaya karar verdim. Bazı kişiler oyunun Dark Souls'tan daha kolay olduğunu, bazılarıysa zor olduğunu söylüyor. Bense sadece bu oyunu bitirdiğim için herhangi bir yorum yapamıyorum.

Oyunu oynarken YouTube'da bir Türk kanalından yardım aldım. Ben güçsüzken, o bölümleri rahat rahat geçiyorsa demekki ben de bir eksiklik vardı. Sizlere şunu söyleyeyim; karakterinizin yavaş olmasına asla izin vermeyin. Peki bu ne demek? Envanterinize istediğiniz kadar eşya alabilirsiniz bu size ağırlık vermez ama bu eşyayı giydiğinizde ağırlık kazanmaya başlarsınız. Ağırlık sınırınıza bakın, eğer orası sarı olmuşsa karakteriniz yavaşlamış demektir. SPACE tuşuna basıp yerde yuvarlanma taktiğini her zaman kullanacaksınız, ataklardan kaçmada çok işe yarıyor. Ve bunun hızlı olması lazım, yani ağır olmamanız lazım. Oyuna yeni başlayanlar ve oynamayı bilmeyenler -benim gibi- en güçlü ve en iyi zırhların hepsini takacaktır. Vee geçmiş olsun, karakteriniz yavaşlayacak ve böylece oyunun daha en başındaki boss'un ataklarından kaçamadığınız için öldüremeyeceksiniz.

Peki ya ne yapmanız gerekiyor? Olay basit. Yetenek ağacından artırmanız lazım. Tabii bunu oyunun en başında yapamayacaksınız. Örneğin zırh, silah vb. en güçlülerini seçin. Bileklik veya ayakkabıyı çıkarın, ya da ağırlığı az olanı seçin. Daha sonra kapasiteyi artırdığınızda bunları takarsınız ama asla yavaş oynamayın.

Oyunda her boss'un bir zayıf özelliği var. Bunu tespit etmeye çalışın. Zaten dikkat ettiğinizde sürekli aynı şeyi tekrarlıyorlar. Örneğin 2-3 atak yapar, sonra ağır saldırısıyla kılıcı yere saplar ve kılıcı kaldırana kadar biraz zaman oluşur. Bu sırada sizde arkadan 1-2 kere vurun ve yuvarlanarak kaçın. Bunu oynadıkça kavrayacaksınız.

Oyunun hikayesini anlamanız için çok fazla İngilizce bilmenize gerek yok. Bu yüzden zorlanacağınızı düşünmüyorum. İlk boss'u hallettikten sonra kılıcı almayı unutmayın. Sonra 2. boss'a geldiğinizde oldukça kolay yeneceksiniz. Ama beni en çok zorlayan 3. boss olmuştu. Oyunun sonunda hangi boss'u yenmek için kaç kere denediğinizi görebiliyorsunuz. Ben tam 29 kere ölüp ölüp yeniden denedim. Sıkılıp oyundan çıkmıştım, yarın tekrar oynama isteğim geldi ve girip işini bitirdim. Oyun sizi içine çekiyor, neden bilmiyorum ama benim sürekli yaratık kesesim geliyor :D

Ben savaşçıydım, ve aldığım tavsiyeye göre oynadım. O da şöyle: Oyunun başlarında kılıç-kalkan olarak ilerledim, daha sonra Rhogar diyarına geldiğimde orada çift el kılıç kullanmaya başladım. Yetenek ağacına gelirsek; Strength, Vitality ve Endurance ağırlıklı oynadım. Strength sizin kılıç tutma seviyeniz ve saldırı hasarınızı artırıyor. Vitality canınızı artıyor. Endurance ise enerjinizi ve ağırlık taşıma kapasitenizi artırıyor. Bir de Faith var, bunu da büyü için kullanıyoruz. Faith'i 12 seviye yaptım ve bıraktım. Daha sonra büyüleri açtım. 3. boss'a geldiğinizde kesinlikle ilk büyüyü açmış olun. Prayer büyüsü sizin sahte klonunuzu yaparak canavarları oraya çekiyor. Bu sırada da siz arkadan kesiyorsunuz. Tabii bu dediklerim savaşçı içindi. Diğer sınıflar için olanı bilmiyorum. İnternetten yardım alın mutlaka.

Rhogar diyarına geldiğimde bir sürü yaratık vardı ben de hiçbirini kesmeden sonuna ilerleyeyim dedim. Space ile yuvarlana yuvarlana, kaçarak pot içerek sonuna geldim. Ve tabii ki, burada boss vardı. Sanırsın bir akıllı benim değil mi :D Ee akıllım, geldin gelmesine de yaratıkları kesmedin ve EXP kazanamadın. Yeterli yeteneğin olmadıkça boss'u yenemezsin tabii ki. Neyseki checkpoint vardı, ben de tüm canavarları kestim, sandıkları açtım felan. Güzel eşyalar kılıçlar buldum. Haritayı dümdüz ettim, hatta ölünce yaratıklar yeniden doğuyor. Öldüm ve tekrar kestim yaratıkları böyle böyle EXP kastım ve karakteri bayağı geliştirdim orada. Şimdi boss'un yanına gittim ama yine zorlandım fakat aldım tabii. Prayer büyüsünü her boss'ta kullandım, çok işime yarıyor.

Şimdi oyunu Dark Souls ile çok kıyaslıyorlar çünkü kopyası. Kontrolleri bile aynı. Ama bana soracak olursanız oldukça zevk aldım ve oyunu bitirdim. Devam oyunu çıkarsa alır mıyım, alırım.

Oyundaki birçok şey oyuncunun diziyi izlediği ele alınarak yapılmış. Hatta birçok şeyi karıştırmışlar bile, yani diziden bahsedersek Tyrion Lannister Kral Eli iken Ramsey Snow piçi Bolton Hanesinin lordu bile değildi hatta dizi de en son sezonlara doğru görmemize rağmen oyunda ilk bölümde karşımıza çıkıyor. Ramsey Snow varken Tyrion Lannister Kral Eli'ni bırakalı çok olmuştu, dizisini izlemeyenler için fazla bir şey söylemeceğim. Ortaya karışık bir oyun sunmuşlar. Karakterler, mekan tasarımları diziye sadık kalmış.

Oyunda Forrester Hanesi lordunun yaveriyiz. Forrester Hanesi Starklara sadıktır. Forresterlar ile Freyler ile kamptayken, Freyler (Starkların çöküşünden sonra Kuzeyin Koruyucusu unvanını çalan Bolton Hanesinden destek alarak) Forrester Hanesine ihanet ederek aynı kamptayken saldırır. Forrester Hanesinin Lordu, yaverine aile yadigarı kılıcını almasını söyler ve sadece amcası Duncan'a "Kuzey Koru"yu söyleceğine yemin ettirir bize. Daha sonra oyunumuz seçimlerimize göre şekillenir, dizi de olduğu gibi oyunda da birçok ölüm göreceksiniz.

Diziyle bir yandan paralel olmasına rağmen, mantıken adamlar bize dizinin tıpa tıp kopyasını satacak halleri yok. Dizide tam olarak gösterilmeyen Forrester Hanesini oynayacağız. Kitabını okumadım ama sanırım kitapta anlatılıyor çünkü Wikipedia'da Forrester hakkında bilgi mevcut.

Şunu söylemeliyim ki grafikler rezalet, ve bizi serbest bıraktığı zamandaki kamera açısı rezalet. Diyalog sistemini batırmışlar, ben daha altyazıları okuyamadan bana seçim hakkını sunuyor. Altyazıyı mı okuyayım seçimleri mi? Seçimlerin süresi var, bu yüzden acele etmelisiniz. Ama benim görüşüm kesinlikle süresiz olmalıydı, akıcılığı korumak için böyle bir şey yapmış olsalar da bu tarz seçim bazlı oyunlarda oyuncuların düşünmeye ihtiyacı vardır. Bazen fare tam gitmiyor yanlış seçim yapabiliyorsunuz, ya da tıklamıyor süreniz bitiyor ve pas geçiliyor. Oyun toplam 6 bölümden oluşuyor ve her bir bölümü yaklaşık 2-3 saat civarı sürüyor.

Türkçe yaması bulunuyor, TechnoGame tarafından yapılmış. Websitelerinde "Terimler Sözlüğü"ne uyularak çevrilmiştir diyor. Ancak hani kardeşim neresine uydunuz da yaptınız bu yamayı? Terimler sözlüğüne uysaydınız aşağıdaki saçma hataları yapmazdınız. Bu yüzden yamadan oldukça rahatsız oldum, işte nedenleri;
Whitehill ➡ Akdağ
Ironwood ➡ Demir Ormanı
Winterfell ➡ Kışyarı
Imp ➡ Küçük Şeytan (Diziyi izleyenler bilir; Tyrion Lannister)
Ramsey Kar ➡ Ramsey Snow (Özel isim be kardeşim!)
Deli Kral ➡ Çılgın Kral
Gece Gözlemcileri ➡ Gece Nöbetçileri (Ve Jon Snow'un gözünden bir damla yaş süzülür...)

Soldakiler Türkçe yamada bulunan çevrilmeyenler ya da yanlış çeviriler, sağdakiler ise doğru çeviriler. Elimde olsa düzeltirdim ancak gerekli tool'u bulamadım. Ve doğrulama anlamında olan "No" kelimesi Hayır olarak bırakılmış. (Doğrusu Evet olmalı. Diziyi izleyen ne anlatmak istediğimi bilir.) Ayrıca Türkçe imla kurallarına dikkat edilmemiş. ➡ "bir kaç", "değilmi", "birşey" gibi yanlış kullanılmış. Tabii sonraki bölümlere gittikçe çeviri de iyileşme olmuş.

TechnoGame'in sitesinde bazı bölümlerin linki kırılmış ve yenilmemişler. Ben tüm 6 bölümünde çevirisini topladım. Dileyen buradan indirebilir: https:// /goo.gl /iAqSJw

Bulmacaları kolay olan, genellikle profil vitrininde başarımlardan yazı yazmak için satın alınan, bölümleri geçtikce kazandığınız başarımların sizi mutlu etmesi için güzel bir oyun.

Zup! serisinin en çok ve en iyi görünen başarımları bu oyunda bulunuyor. Ve oyun oldukça kısa bir sürede bitiyor.

Uzun zamandır Portal'a başlayacağım deyip başlamıyordum, şimdi oynama fırsatı buldum. İlk başta oyunu yeni öğrenip alışıyorsunuz, bazı bölümleri bala geçtiğiniz oluyor. Sonra bir yerde takılıp sıkılıyorsunuz ama biraz kafa yorarak o bulmacayı da çözüyorsunuz. Sonra tam bitti bitecek derken test köşe oluyorsunuz ve oyun orada coşuyor. İlk oyunu gerçekten çok kısa, 2.8 saatte bitirdim. Bulmacalar çok zor değil ve final bölümü çok kolay olmuş. Ayrıca credits müziğini çok beğendim. ♪ Still Alive ♪

İlk oyununda Alex Mercer'i kontrol ediyorduk, bu oyunda ise Alex Mercer başka birine de kendi mutasyonundan veriyor. Ama ne hikmetse, bu ikisi düşman oluyor. Yani demem o ki, bu oyunda Alex Mercer'i yönetmiyoruz, hatta onunla düşmanız.

Bu oyunun kapasitesi çok yüksek, kapasite derken oyun boyutu değil. Ancak 2011 yılında yapıldığı için kabul edilebilir. Eğer Prototype 3 çıksaydı -ki çıkmayacağından eminim çünkü oyunun sorunları olmasına rağmen yapımcılar bir güncelleme dahi getirmedi- GTA gibi daha açık bir evren, daha güzel bir hikaye, daha güzel grafikler görebilirdik.

Oyunda biz özel bir mutasyonuz. Vücudumuz geliştirilmiş, süper insan haline gelmişiz. Kollarımızı Red Tentacles (Kırmızı dokunaçlar) ile birlikte keskin bir kılıca, kalkana, çekice dönüştürebiliyoruz. Binaların tepesine çıkarken pencerelerden koşabiliyoruz, örümcek adam gibi normalde tırmanabiliyoruz. Patlamalara ve mermilere karşı dayanıklıyız. Havada özel gücümüz sayesinde biraz süzülebiliyoruz. İnsanlara bürünebiliyoruz, yani ben, sen olabiliyorum. Böylece üslere sızmak daha kolay oluyor.

Sadece insanlar yok, diğer yaratıklar da var. İkisiyle de savaş içerisindeyiz. Böyle bir oyun oldukça güzel, havalı ve tam istediğim şekilde. Ancak dünyası çok karanlık, bunu oynayınca göreceksiniz. Canlı bir dünyası olsaydı daha iyi olurdu. Hikayesi malesef yeterince iyi değil. İlk oyunda direk olayın içine giriyorduk zaten, oyun hikaye üzerinde değil de dövüş sistemi özellikli, yaratık katletme üzerine kurulmuş.

Birçok kişi aratıyor, ancak Türkçe yaması yok. Ben Türkçe yama çalışmalarına başlayacaktım. Dil dosyası sistemi RCF ve P3D uzantısından oluşuyor. Bunlar eski de kaldı ve gerekli tool'lar yeterince iyi değil. Örneğin dil dosyasını çıkartabiliyorum, ancak düzenlemek için program yok. Misal düzenledim diyelim, tekrar RCF'nin içine sokmak için programda "Import" seçeneği yok. Program yapımcısı "Export" koymayı akıl edebilmiş ancak bir "Import" butonu koyamamış. Kısaca dil dosyasını çevirsem bile oyunun içine gömmemi sağlayacak program yok. Yani doğal olarak çeviri iptal. Başlayamadık bile.

İncelemeleri okuduğumda hiçbir fark yok dendiğini gördüm. Ancak yanılıyorlar, bu DLC ile doku kalitesinin çözünürlüğü artırılıyor. Gerçekten iyi düşünülmüş, ücretsiz olması da ayrı bir güzellik. Özellikle mod retexture yapanlar bu DLC'yi kullanıyor, çünkü dediğim gibi bu DLC olmadan doku çözünürlüğü düşük oluyor dolayısıyla kalitesi kötü oluyor.

İşte karşınızda enfes hikayeye sahip bir oyun. Oyun atmosferine giriş yaptığınızda grafikleriyle, karakterin yüz ifadeleri ve Geralt'ın soğukkanlığıyla oyuna tam anlamıyla kitleniyorsunuz. Yennefer, Triss ve Ciri'yi unutmayalım tabi!

The Witcher serisine çoğu kişi serinin son oyunu olan bu Wild Hunt ile tanışmıştır. Kendisi yılın oyunu ödülünü sonuna kadar haketmektedir. CD Project RED'in oyuncu dostu bir şirket olduğunu söylemeye gerek yoktur sanırım. Bizlere sunduğu uygun fiyat, ücretsiz DLC'ler ve de Türkçe dil ile birlikte kendileri en kral oyun yapımcılarıdır.

Ben ortaçağ hayatına bayılırım, çünkü o dönemde kılıç savaşları, soylular ve krallar vardır. Ayrıca The Witcher'ın fantastik dünyasında büyü, cadı, sahire ve sayamayacağınız birsürü yaratık vardır. Hepsi birleştiğinde karşımıza çıkan harika oyun: The Witcher serisi.

Oyunun içeriği o kadar zengin ki, kendimi sanki kitap okurmuş gibi buldum. Ve seçimlerinizle olaylara yön verebiliyor, Geralt'a tam bağlanıyorsunuz. Oyunun dünyasına bir kere giriş yaptığınızda daha da çıkamıyorsunuz, hele de günbatımındaki o manzara var ya, mükemmel grafiklerle birleştiğinde izlemeye doyamıyorsunuz.

Diğer oyun yapımcıları var ya, hani şu 8-10 saatlik oynanış süresiyle 179-219 TL aralıkla satışa çıkaran yapımcılardan diyorum. Birde Gold Edition cart curt paketler çıkarıp ana oyun kadar pahalı olan DLC'ler koyan. Bunları unutun, karşınızda CD Project RED var.

Belki sizde bu oyunla tanıdınız The Witcher serisini. Hadi size kısa bir özet geçeyim; Biz Rivialı Geralt'ız. Bir mutantız, sıradan insanlardan farklıyız. Bize "Witcher" derler. Gümüş saçlar ve çift kılıç, biz bir canavar avcısıyız. Canavarın ne olduğu, işi kimin verdiği önemli değil. Paraya karşılık yaratık öldürürüz. Sırtımızda iki kılıç bulunuyor; Çelik Kılıç ve Gümüş Kılıç. Çelik kılıç insanlar ve hayvanlar için, Gümüş kılıcı ise insan olmayanlara karşı kullanırız. Biz bir insan olmadığımız duyguları hissetmeyiz, tam bir avcıyız. Ha, tek Witcher biz değiliz. Ama Witcher arasında en iyisiyiz, adımızı herkese duyurduk ve namımız var. Serinin ikinci oyununda Kral Foltest'in yanında duruyorduk. Ama serinin üçüncü oyununda Kral Foltest'in yanında değiliz. Nedenini öğrenmek için şimdi tıpış tıpış ikinci oyunu oynamaya gitmeniz lazım. Neyse, serinin üçüncü oyununda Yennefer'ı ve Ciri'yi bulup Vahşi Av'ı yoketmeliyiz. Bu macerada Geralt'ın yanında yer almalısın.

Serinin üçüncü (son) oyunuyla başlamak en büyük aptallık olur. Çünkü burada asıl önemli olan "hikaye". Tavsiyem ilk oyundan başlamak, ama ben oynanışlarına ısınamadım. Eğer sizde ısınamazsanız benim yaptığımı yapabilirsiniz. YouTube'dan The Witcher 1'in hikaye özetini Türkçe sesli anlatımla izleyin. Yedi dakikalık bir video zaten, uzun sürmez. Daha sonra The Witcher 2: Assassins of Kings oyununu satın alın ve seriye giriş yapın. Kombat sisteminin ilk oyundan 10 kat daha iyi olduğuna garanti veririm. Eğer ikinci oyununun kombat sistemini beğenmezseniz, tek sebebi ilk oyunu oynamamak. Ben açıkca söylüyorum çok beğendim hatta üçüncü oyuna giriş yapınca keşke ikinci oyununun kombat sistemi devam etseydi dedim. Ama bir bakınca da CD Project RED bu üçüncü oyunla birçok yenilik getirmiş bu yüzden eskisinden devam edemezdi. İkinci oyunu bir güzel oynayın, Triss'e bir güzel bakın, inceleyin, büyüklüğünü kontrol edin sonra bitirip üçüncü oyuna geçin. Triss'e tekrar bakın, hatta Ciri ve Yennefer'ı da inceleyin, büyüklüğüne bakın, mutlu olun. Bu üçlü çok iyi ama, (öhöm!) konuyu sapıtmayalım.

Oyun ilk çıktığında Türkçe yama yoktu, GOTY Edition ile birlikte geldi. İkinci oyunun Türkçe çevirisini yapan 23 Studios çevirdi yine bu üçüncü oyunu. Oyunu alıp ilk giriş yaptığımda şöyle düşündüm, resmi bir çeviri varken neden gönüllü çeviriyi kullanayım? Sonra The Witcher 3'ü resmi çeviriyle birlikte tam 30 saat oynadım. Farkettiğim şey var ki; o kadar resmi çevirisiniz, neden adam akıllı tam doğru çeviri yapmıyorsunuz? RTÜK var da sizi engelliyor? Tabiki de klasik olarak küfürden söyleyeceğim, adamlar "bok" kelimesini bile çevirmemiş, inanılır gibi değil. Bazı küfürler tam çevrilmiş bazıları dolandırılarak söylenmiş. Beni asıl rahatsız eden bu değil, çoğu cümle dolandırılarak anlatılmış ve eski kelimeler kullanılmış. Örneğin "naaş" ve "akıbet" sözcükleri. Oyun ortaçağda geçiyor, eski sözcükleri kullanmak bir bakıma mantıklı olabilir ama ben oynarken rahatsız oldum açıkcası. Gönüllü çeviriye şans verdim, ve inanın bana on numara beş yıldız olmuş. Gerçekten içten söylüyorum çok beğendim. Size de gönüllü çeviriyle oynamanızı tavsiye ediyorum.

The Witcher 3: Wild Hunt'ın Steam'de 85.000 incelemesi var. Ve bunların sadece 1.500'ü Türkçe inceleme. Yazıktır, günahtır. Adamlar o kadar Türkçe altyazı bile getirdi hiç mi saygınız yok? İnceleme tabiki de satış rakamı değil ancak bu beni çok gücendirdi. En az bir 5.000 beklerken 1.500'ü görmek beni çok fazla üzdü. Korsan kullananlara sesleniyorum; hadi 179-219 TL olan oyunlara çok fazla dersin, anlarım da 75 TL olan bu oyunu nasıl almazsın? Sizde kendinizi iyice fakir eylediniz, sanki ben bu oyunu aldığım için çok zenginim... İndirimle bile oyunun fiyatı nerelere kadar iniyor, öğrenciysen bile günde 1 TL biriktirsen bu oyunu rahatlıkla alabilirsin. Bu yüzden tekrar diyorum; CD Project RED'e ne kadar teşekkür etsek azdır.

Sözü açılmışken, eğer aklınızda normalini mi yoksa GOTY sürümünü mü alsam diye düşünenler; diğer oyunların DLC'sine para vermeyin, şahsen ben vermiyorum. Ama bu oyuna verin. Normal sürümü alırsanız GOTY sürümünü almadığınız için pişman olacaksınız benden söylemesi.

Bir de sizlere benim kullandığım, görsel açıdan daha da iyileştiren birkaç mod sunacağım. İstediğinizi indirin kullanın ancak kurarken elle yapmak yerine Nexus Mod Manager kullanmanızı tavsiye ederim. Çok kullanışlı bir programdır, tek tıkla modu açıp kapatabilir veya silebilirsiniz.

- The Witcher 3 HD Reworked Project[www.nexusmods.com]
- Atmospheric Nights[www.nexusmods.com]
- Better Torches[www.nexusmods.com]
- Better Trophies[www.nexusmods.com]
- Beatable Guards[www.nexusmods.com]
- BLOOD[www.nexusmods.com]
- No Dirty Lens Effect[www.nexusmods.com]
- Lore Friendly Ciri[www.nexusmods.com]
- All Quest Objectives On Map[www.nexusmods.com] (Bunu kesinlikle yükleyin, haritada gitmediğiniz tüm görevleri görebilirsiniz. Oyunu bitirseniz bile haritada tonlarca ? işareti olduğunu göreceksiniz.)

Oynama Saatlerim
Ana Hikaye, Yan Görevler, Witcher Kontratları - Bitirdiğimde Steam kayıtları 96 saat
Hearts of Stone DLC - Bitirdiğimde Steam kayıtları 119.5 saat (Yaklaşık 15 saat)
Blood and Wine DLC - Bitirdiğimde Steam kayıtları 160 saat (Yaklaşık 40 saat)

Sürede bitti. Oynarken tüm isteğe bağlı yan görevleri yaptım. Göreve at koşturarak veya yürüyerek gittiğim de oldu, haritadan ışınlanarakta. Ana görev-yan görev karışık gittim. Konuşmalarda sarı olmayan beyaz konuşmaların hepsini seçtim. Hatta seçimlerimden huzursuz olduğumda kayıdı geri alıp tekrar oynadığımda oldu. Yani sizin oynama süreniz benden kısa olabilir, yine de ben kendi oynama süremi buraya yazmak istedim.

Oyunu rutin haline getirmiştim, bir hayatımın parçası gibi. Geralt ile bütünleşmiştim, ama... Her şey gibi bu da bitti malesef. Geralt ile çok güzel vakitler geçirdim, eğlendim. Bu oyuna verdiğiniz paranın kuruşu kuruşuna yeteceğini hatta daha fazlasını hakettiğini, Yılın Oyunu ödülünü sonuna kadar hakettiğini vurgulamak isterim. Ayrıca bildiğiniz üzere bu oyun kitaptan uyarlama. 11 serilik bir kitabı var ve yavaş yavaş Türkçeleştirilmeye başlanıyor. Ben "Son Dilek" kitabını aldım bile, oyun bittikten sonra sizlere ilaç gibi geleck.İnclme krkter sınra gldm

Mortal Kombat'taki Fatality gibi, biçiveriyor herkesi :)