Скорошни рецензии на DryreL | Artwork Designer

Aksiyonun bol, patlamanın bol, uçmalı kaçmalı, oturmaya mı geldik haydi patlayalım temalı mükemmel bir oyun. Grafikleri çıktığı yıldan 3 yıl geçmesine rağmen hala günümüz oyunlarına kafa tutacak şekilde. Manzarası harika, aç kanat takımlarını, süzül havada ve manzarayı izle o kadar söyleyeyim.

Hikayesine gelirsek, başarılı olamamış. Ben şahsen bir oyunu hikayesi için alırım, ama bir değişiklik olsun diye Just Cause 3'ü aldım. Ve iyiki de almışım, bunu alacaksanız hikayesi için değil eğlenmek için alın. Hani Hollywood filmleri vardır bolca patlamalı aksiyonlu, bunun oyun olanı tam karşınızda. Nedense Just Cause 2'yi pek beğenmemiştim ama Just Cause 3'ü gerçekten beğendiğimi söyleyebilirim.

Oyun Rico'nun dönüşüyle başlıyor. Hemde ne başlıyor, daha ilk dakikadan helikopter üstünden roketatarla saldırıyoruz. Kolumuzdaki kanca atan aleti ana görev yaptığınızda geliştiriyorsunuz, daha sonra kanat takımlarını alıyoruz. İşte asıl eğlence burada başlıyor. Çünkü oyunda araba, uçak, helikopter, feribot vb. var ama en zevklisi kanat takımları kullanıp havada süzülmek.

Kanat takımları nasıl kullanılır? derseniz; İlk başta zorlanabilirsiniz, aslında zorlanmanızın nedeni ilk defa kullanıyor olmanız. Oynaya oynaya alışacaksınız, hatta çok kadar kolay. Yere çarptığınızda canınız ciddi miktarda azalıyor, eğer kanat takımlarını kullanıyorken yere sağlam iniş yapmak istiyorsanız "boşluk" tuşuna basıp paraşütü açmanız gerekiyor. Aksi takdirde sineğin cama yapışması gibi yere sülük gibi yapışırsınız. İlk başlarda bu böyle olacak, daha sonra bölge aldıkça meydan okumalar çıkacak. Onları kesinlikle yapın, başarılı yaptığınızda bir meydan okuma için en fazla 5 çark toplayabiliyorsunuz. Bu çarklar ne işe yarıyor? derseniz de; TAB sekmesinden teçhizatlarımızı geliştirebiliyoruz. Mesela kanat takımları kullanıyorken yere sülük gibi yapışmamak için yetenekler kısmında CTRL ile yavaşlatma mekanizması var. Kanat takımlarıyla yere yaklaştığınızda CTRL'ye basılı tutuyorsunuz ve yavaşlıyorsunuz, ayaklarınızın üzerine iniş yapıyorsunuz. Ha ha, şunu da unutmayın; kanatlı takımları geliştirin ve hızlandırıcıyı açın. Mükemmel bir şey!

Haritası gerçekten büyük. İstediğiniz gibi gezip zaman geçirebilirsiniz. Bir tane işsiz adam YouTube'da haritanın bir ucundan diğer ucuna yaya olarak gitmiş ve sonuç; 8 saatte ulaşmış. GTA'da ise sanırım 2 saatte ulaşmıştı. Aradaki farkı siz görün.

Oyunda hala sıkıntılar var. Örneğin fare lag'ı. Fareyi çevirdiğinizde sluttering'ler oluyor. Herkeste oluyor demiyorum ama en azından bende oluyordu. Bunu düzeltmek için Borderless Gaming[github.com] programını indirin. Oyunu açın ve aşağı alın; programda Just Cause 3 çıkacak onu seçip sağ ok işaretine tıklayın. Favorites kısmına ekleyecek, programı açık bırakın oyuna girin. Tamamdır!

Ayrıca 8 GB RAM bile zar zor yetiyor. Oyun içine girdiğimde RAM yetersiz diye uyarı veriyor. Bunun çözümü olarak, oyuna girmeden önce Chrome vb. gibi arkaplanda bulunan tüm uygulamaları kapatın. Böylece RAM kullanımı azalacaktır. Chrome'un kapandığından emin olmak için Görev Yöneticisi'nden de işlemi sonlandır deyin. Oyun içerisinden Vsync'i kapatın. Haa şunu da söyleyeyim; oyunu aşağıya aldığınızda ve tekrar girdiğinizde fps düşmeleri oluyor. Yani girdiğiniz zaman önemli olmadığı sürece oyunu aşağıya almayın.

Just Cause 3 mü Just Cause 3 XL mi alayım diye bana soracaksanız, Just Cause 3 XL'yi alın. Tüm DLC'leri vermiyor ama en pahalı olanlarını veriyor ve oldukça avantajlı fiyata alıyorsunuz. Bunu aldığınızda gelen DLC paketleri; "Air, Land & Sea Expansion Pass", "Bavarium Sea Heist Pack", "Sky Fortress Pack", "Mech Land Assault". Zaten aralarından en önemlileri bunlar diyebilirim. Diğer DLC paketlerini almasanız da olur, diğerlerinde farklı meydan okumalar felan var. Boş iş.

Oyunun Multiplayer DLC'sini de indirmeyi unutmayın, ücretsiz sonuçta. Çok oyunculu modu gerçekten kocaman. 100 kişilik sunucular var ve harita çok büyük. Ayrıca serbestlik bol, istediğiniz yere araç ve silah çağırabilirsiniz, ve kanat takımlarınızda hızlandırıcı oluyor. Tabii her sunucuda olmayabilir ama benim girdiğim sunucu öyleydi. Arkadanışızla oynayabilirsiniz ama pek bir amacı yok, en fazla birbirinizi öldürebilirsiniz. Öldüğünüzde birkaç saniye içinde aynı yerde yeniden doğuyorsunuz.

Oyun TaleWorlds Entertainment tarafından yapılmış olup, dağıtımı Paradox Interactive yapmasına rağmen serinin bir önceki oyunu olan Mount & Blade: Warband kadar tutmamıştır.

Mount & Blade: Warband ile kıyasladığımızda artı ve eksiler ortaya çıkıyor. Örneğin bir önceki oyunda şehirlerde turnuvalara girip para kazanabiliyorken bu oyunda maalesef bunu yapamıyoruz, çünkü turnuvalar kaldırıldı. Şahsen ben oyunun dövüş mekaniklerini sevdiğim için turnuvaya katılmayı çok seviyordum, turnuvanın kaldırılması beni üzdü. Diğer karşılaştırmaları en aşağıya yazacağım.

Oyuna küçük ama güzel yenilikler gelmiş. Warband'de hayali ülkeler ve hayali bir harita üzerinde oynuyorken, Ateş ve Kılıç'ta gerçek ülkeler ile oynuyoruz. Bu ülkeler; İsveç, Lehistan, Rus Çarlığı, Kazaklar ve Kırımlar.

ÜLKELER
İsveçler: Ateşli silahlar kullanımında usta bir devlet
Kırımlar: İslami bir ordu ve kıyafetleri Osmanlı'ya çok benziyor. Ordusu atlı.
Lehistan: Şu anda bunun senaryosunu oynuyorum. Güzel bir devlet.
Kazaklar: Ordusu genel olarak atlı ve haritada Kırımlılar ile yanyana
Rus Çarlığı: Ahşap duvarları ve ateşli silahları var. Kılıçlı adamları güçsüz.

Kendi gözümde en güçlü devlet İsveçler, Rus Çarlığı ve Lehistan orta devlet, Kırımlar ve Kazaklar ise güçsüz devletlerdir.

İncelemeleri okuduğumda "Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu." tarzı şeyler söyleyenler var. Tam aksine! Bu geliştirme çok iyi olmuş. Ben de ilk başta tereddütteydim, ama inanın bana ateşli silahlar oyununuzu çok etkilemiyor. Şarjör yenilemesi o kadar uzun sürüyorki, bunun yerine yayla veya kılıçla birkaç adam fazladan kesebilirsiniz. Ama ateşli silahların avantajı genel olarak tek atmasıdır, ki mantıklı olan da bu. Ama herkese tek atmıyor bunu da bilin. Haydutlar gibi düşük mevki düşmanlara tek atabilirsiniz çünkü zırhları çok zayıf. Ama donanımlı bir orduya sahip düşmana karşı tek atmak istiyorsanız güçlü bir silahınızın olması şart.

Grafiksel anlamda da küçük iyileştirmeler yapılmış, hatta sizlere vereceğim bu doku paketi ile grafiği en üst seviyeye çıkarabilirsiniz; WFAS Texture Pack Ayrıca silah seslerini daha gerçekçi hale getiren bu modu da kurmayı unutmayın; WFAS Gun Sounds Enchanced[www.nexusmods.com]

Oyuna giriş yaptığımızda küçük bir hikaye ile başlıyor. İşte böyle bir oyunda olması gereken şey budur. Zaten oyunda çok serbestiz, küçük bir hikayeden bir şey olmaz değil mi? Ha, hikaye dedim ama küçücük bir şey, yani oyun bize hikayeye bağlı kalmanıza zorunlu kılmıyor. Bazı ülkelerin senaryoları var; Lehistan, Rus Çarlığı, Kazak gibi. Diğer ülkelerin senaryosu bulunmuyor. Senaryolar hakkında daha fazla bilgiye internetten ulaşabilirsiniz. Ayrıca bunun daha gelişmişini Mount & Blade II: Bannerlord'da göreceğimiz için mutluyum.

Kendi krallığımızı kuramıyoruz, çünkü dediğim gibi bu oyun gerçeklerle bağlantılı. Yani demek istediğim; tarihsel bir kitaptan uyarlanmış bir oyun. Eğer biz krallık kurarsak hayali ve gerçek dışı olacağından bunu kaldırmışlar. Ve şöyle yapmışlar; örneğin Rus Çarlığının Moskova şehrini aldınız. Bu durumda oyun bize bayrak seçmemize izin veriyor, şehrin denetimi bizim oluyor. Ama yeni bir krallık oluşturamıyoruz. Oyunda "Rus Çarlığının Asileri" olarak gözüküyoruz. Ya da İsveç Krallığının Reval şehrini aldınız diyelim, bu sefer de "İsveç Krallığının Asileri" olarak gözüküyoruz. Şehirleri rastgele söyledim bu arada, kısaca hangi krallığın şehrini veya kalesini alırsanız oranın asileri olarak gözükürsünüz. Ve bir krallığa yemin ettiğinizde bu aldığınız yerler o krallığa geçer. İllaki bir krallığa geçmek zorundasınız :)

ALTIN BİLGİ! Seyehat ederken bir yeri işaretleyip CTRL + SPACE tuşlarına basılı tutarsanız daha hızlı gidersiniz. Bu bir hile değildir! Eş zamanlı olarak, haritadaki her şey hızlanır. Ben ilk başlarda bunu bilmiyorum, afal afal bir yere giderken canım çok sıkılıyordu telefonla felan ilgileniyordum. Siz de kullanın, gerçekten güzel düşünülmüş.

- Şehirlere girdiğimizde artık ticaret hakkında yorumlar yapabiliyoruz, örneğin Reval şehrine gittiğimizde kumaşları 50 talar fiyata alıp, Narva'da bu 100 talar ise orada satıp kàr edebiliriz.
- Kaleleri kuşattığımızda artık sadece kaleye sarkıtılan merdivenlerden girmek zorunda değilsiniz. Kalenin üzerinde birçok düşman okçu biriktiğinden biz yukarı çıkana kadar adamlarımız ölüyordu zaten. Ve bu durum bizim aleyhimize işliyordu. Artık kapıyı kırma ve duvarı patlatma şansımız var, veya kuşatmadaya girmeden önce düşmanın şehir suyunu zehirleyebiliyoruz. Tabii bunlar mühendislik yeteneğinize bağlı.
- Artık köylere girmeden köyün yaşlısı ile konuşabiliyoruz.
- Köyler Warband'e göre daha geliştirilmiş, çok hoşuma gitti.
- Şehirlere Vali eklenmiş, onlardan görev alabiliyoruz. Hatta kendi şehrimizi geliştirebiliyoruz.
- Kendi adımıza krallık kuramıyoruz! Bir yere bağlı değilsek, ele geçirdiğimiz şehir ya da toprakta asiler olarak gözüküyoruz. Bir yere bağlanınca da aldığımız yerler o devlete geçiyor.
- Ne yazıkki evlenemiyoruz. Evlenebilsek fena olmazdı aslında ( ͡° ͜ʖ ͡°)
- Gittiğiniz devlete göre yemek fiyatları değişiyor.
- Tüccar loncası eklendi. Paranızı burada saklayabiliyorsunuz.
- Süvariler bir önceki oyundaki gibi hala güçlü, ama biraz daha hafifletilmiş.
- Piştovlar (ateşli silahlar) yeterli değil! Bir ordu tamamen tüfeklerden oluşursa şarjör yenileme çok uzun olduğundan süvariler sizi biçer. Ayrıca piştovlar sandığınızın aksine tam isabet etmiyor. Sekiyor, tam isabet ettirmeniz için bazen sabit durmanız bile yeterli olmuyor. Oyun bu yüzden dengeli. Tüfekler bir can alıyorsa, yenilenme süresi uzun olduğundan sizden üç adam ölür gibi düşünün. Ordunuzu güzel bir şekilde dengelemeniz lazım.
- Nişancıları arkada bırakıp, önden süvari ve piyadeleri saldırtabilirsiniz. Bu taktiği kullanın, çok işinize yarayacak. Komut sekmesi F1,F2,F3,F4 ile açılıyor.
- Oyuna ilk başladığınızda ticaret yapın. Envanterinizi genişletin, ne kadar para kazanırsanız o kadar güçlenirsiniz. Paralı askerler ordunuzun büyük bir kısmını oluşturacak.
- Tüccarlığa daha çok zaman harcayın, savaştayken daha çok kàr edebilirsiniz.
- Çok oyunculu ölü durumda! Alacaksanız tek oyunculu oynamak için alın.

ARTIK KİMSE OYNAMIYOR! AYRICA OPTİMİZASYONU ÖYLE ÇÖP Kİ, OYNANMIYOR.

Araştırma bazlı oyun seviyorsanız sizin için ideal bir oyun olacaktır. Grafikler iyi fakat ani fps düşmeleri oluyor, sistemim güçlü olmasına rağmen. Oyun diziye göre tasarlansaydı çok daha iyi olabilirdi, karakter açısından. Türkçe yaması olması oyun için bir artı özellik.

İncelemelere baktım da oyunu bilmem X kişisi yapmış, eğvle eğvle hebele hübele diye saçmalamışlar devamında. Bana ne kim yaptıysa yapsın bu oyunu, aynı şeyi Hideo Kojima'da da yaptılar. İsim önemli değil, içerik önemli. Şimdi içeriğe geçmeden önce, Bughesda'nın yaptığı oyunda normal olarak diyebileceğim şey şu ki; sisteminiz ne olursa olsun oyuna giriş videosu kasıyor. Onu geçtim ana menüde ciddi anlamda kasma var. Bunun çözümünü internette bulduğum bir kodla çözebiliyoruz, ama bunu bizim değil geliştiricilerin çözmesi gerekirdi. +r_swapinterval 0

İçeriğe geldiğimizde oyunun başlangıcı gayet güzel. Bana testere hissiyatı verdi, aslında almamın nedeni de buydu. YouTube'dan oyun çıktığında sadece ilk 5 dakikasına bakıp kapatmıştım. Nedeni ne miydi peki? KENDİM OYNAYACAĞIM İÇİN. Yıllar geçti 2017 yılına geldik (gerçi 2018'e girmemize bir ay kaldı), bu zaman zarfında oyunu korsan da indirmedim. Hazır indirime girmişken alayım dedim.

Yukarıdaki oynama saatime bakın, tamam şimdi dönebilirsiniz bu yazıyı okumaya. O kadar az bir sürede oyunun gidişatının nasıl olacağını anlayabiliyorsunuz. YAPAY ZEKA TAM ANLAMIYLA ÇÖP. Hayır, bu oyunu iki büyük firma götüyle mi yaptı anlamadım. Bu zombinin yapay zekası ne böyle? Ya da animasyonları ne? Hiç özenilmemiş, aptalca bir şey. Kaldı ki oyun kendini tekrarlıyor, sürekli bir yere ulaşma çabası içerisinde zombileri geçmeye çalışıyoruz. Sessiz gitmek işe yaramıyor, çünkü ulaşmak istediğiniz yer kapalı oluyor, kapıyı açmaya çalışınca zombiler aniden size doğru tetikleniyor. Zombi öldürelim desek ciddi anlamda mermi sıkıntısı var. Hikayesi hakkında yorum yapamayacağım, giriş sinematikleri fena değildi fakat "kendi istediğim" havayı alamadım. Atmosferi çok sığ, dünya markası oyun yapımcılarından böyle özenilmemiş bir oyun çıkması üzücü bir durum.

Sürekli aynı şeyi tekrarladığı için iyi değil. Aslında bana soracak olursanız piyasadaki hiçbir korku oyunu iyi değil, zaten korkmak için değil yukarıda dediğim gibi testere tarzı katliam dolu bir oyun olduğunu "sandığım" için almıştım. Oyunda zombi olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu, en başta olduğumuz tımarhane gibi yerden kaçış planı gibi bir şey sandım. Ama ciddi anlamda yanıldım ve büyük hüsrana uğraştım. Zombileri kaliteli de değil, en iyi zombi oyununun şu anda Dying Light olduğunu söyleyebilirim. Bu oyun beklentilerimi karşılamadı, ve iade etmek üzere sonsuz bir elvedaya uğurluyorum.

Oyun sektöründe Türklerin en büyük iki başarısı var; birisi Crysis iken diğeri Mount&Blade'dir.

Taleworlds şirketinin CEO'su Armağan Yavuz tarafından ilk fikirler atıldı, daha sonra şirket kuruldu felan derken oyun geliştirilmeye başlandı. Ciddi bir proje olduğu için kılıç uzmanları tarafından animasyonların kaydedildiğini biliyorum fakat o yılların verdiği koşula bağlı olarak oyuna tam olarak yansıtılamaması normal.

Serinin bir sonraki oyunu olan M&B:With Fire and Sword, M&B:Warband'dan bir yıl sonra çıkmasına rağmen serinin en çok tutan oyunu M&B:Warband olmuştur. Ayrıca ModDB ve NexusMods gibi sitelerde yüzlerce mod bulunuyor.

Oyunun bir hikayesi bulunmuyor. Tek kişi olarak başlıyorsunuz, başlangıçta bir asil miydiniz köylü çocuğu muydunuz tarzı geçmişinizi kendiniz seçebiliyorsunuz. Ama bunlar oynanışı pek de etkilemiyor.

Strateji oyunları genelde harita üzerinde oynanır, bilirsiniz. Bu da genel olarak öyle, ama tam diyemeyiz. Çünkü şehirlerin içine girebiliyoruz, TPS bakış açısıyla oynayabiliyoruz. Çıktığı yılın en iyi rol yapma ortaçağ oyunlarından biri olduğunu söyleyebiliriz. Zaten bu kadar ünlü olması ve çıktığı ilk üç ayda güzel bir satışa imza atması bunu kanıtlıyor.

Özellikle turnuvalar çok hoşuma gidiyor. Savaş mekaniklerini turnuvada ve talim yaparken seviyorum, ama gerçek savaşa gelince savurduğunuz kılıç görünürde adamın tam üstüne geliyor ama hasar olarak işlemiyor. Yani bir adamı öldürmek için defalarca kılıç savurmanız lazım, bunun nedeni oyun motorundan kaynaklanıyor. Bu yüzden maalesef mod yapımcıları da çözemiyor, bunun için oyun motorun baştan yazılması lazım.

Bu yüzden M&B II: Bannerlord'u sabırsızlıkla bekliyoruz.

Oyunu YouTube'dan izlerken çok zevk almıştım, hatta efsanevi zorlukta ortalığı yıkıyordu. 700 kişiyle 5000 kişilik orduyu felan alıyordu. Ben de alayım dedim, ama hiç strateji oyunu oynamadığım gibi oyunda ne yapacağımı pek bilmediğim için... Ve YouTube'dan bayağı baktım almadan önce ve beğendim, ama iş kendimin oynamasına gelince beni sarmadı. Strateji türü bana göre değil demek ki.

Ayrıca oyun ciddi anlamda sistemi sömürüyor. Steam'de yazan sistem gereksinimlerine aldanmayın, RX480 & i5 6500 ikilisi ile en yüksekte 28-30 fps, kalitede 40 fps, randımanda (düşük ayar) 55-60 fps aldım. Obje sayısı (askerler) fazla olduğundan sistemi aşırı yoruyor. Sisteminiz kötüyse kesinlikle uzak durmanız gerekir.

Uzun lafın kısası strateji severler için çok iyi oyun, ama benim için değil. Uzun vadede düşündüğümde sürekli harita üzerinde oynamak da beni sıkar zaten. (Mount&Blade II: Bannerlord çık artık, beklemekten ciğerimiz soldu)

Ciddi anlamda bir DLC'den daha fazlası diyebilirim. Oyuna sizi tatmin etmeyi bırak, günümüzde satılan 219 TL'ye satın aldığınız 9-10 saatlik oyunlar var ya, geç bu işleri. Bu DLC, Geralt'ın macerasına 40'a yakın saat katıyor. (Benim istatistiklerime göre, bkz: The Witcher 3 incelemem) --- DryreL ---

Haritada birkaç yer var bildiğiniz üzere; Kaer Morhen vb. Oraya Toussaint ekleniyor. Bu şehir adeta ışıldıyor, yaşayan bir şehir. Oyunun ilk başlarında Baron'un olduğu yeri hatırlarsınız, kapkaranlık ormanlarla dolu, yağmurlu ve cansız bir görünüme sahipti. Ancak burada... güneş gökyüzünde, capcanlı görünümlü renkler, güzel kızlar (eheheh), yeni hikayeyle dolu bir şehir.

İnanmayacaksınız belki ama Toussaint'te diğer yerlere göre daha fazla fps aldığımı söyleyebilirim. Malum oyun boyunca MSI Afterburner açık oynadığımdan nerede, ne kadar fps aldığımı ezbere biliyorum diyebilirim. Renkler mükemmel olmuş, canlı renkler her zaman ilgimi çekmiştir. Haa, malum soruya gelelim o kadar merak ettiniz. Meraklanmayın, bunda da öyle bir sahne var. Sağ olsun CDPR bizi bundan mundar etmemiş, bizi düşünen CDPR o güzel sahneyi eklemiş hem bizi hem de Geralt'ı mutlu etmiş :)) /Bizimki de Shani'den sonra hiç boş durmuyor, eksiğini hemen dolduruyor haa/

Kısacası oyunu Game of the Year Edition alın, almazsanız gerçekten üzülürsünüz ve içinizde "keşke" alsaydım dersiniz. Zaten gördüğünüzü üzere oyuna yeni animasyonlar ekleyen DLC'ler "ücretsiz". CDPR, diğer oyun firmaları gibi aç değil, oyuncu dostu bir firma. Ama bu DLC dediğim gibi 40'a yakın oynanış süresi ekliyor, tek kelimeyle mükemmel.

Bu inceleme yazılırken arkada Blood and Wine tema müziği dinlenmiştir: https://www.youtube.com/watch?v=BU3PeaZZ_tg

OVV YEA BU BİR İNCELEME VUHUU

Tam fiyatlı bir tek oyunculu oyunda, sadece tek kullanımlık mikro ödemeli eşyalar mı?

Hiç sormadım kabul ediyorum.