bazen fıstık
ilke   Coimbra, Portugal
 
 
"love won't save you, padmé. only my new powers can do that." ­
Currently Offline
Featured Artwork Showcase
­
Screenshot Showcase
STAR WARS Jedi: Survivor™
Review Showcase
31 Hours played
"Bundan sonra nereye gidersem gideyim... Hangi gerçeklikte olursa olsun... Aramızdaki tüm o anlar gerçekti ve hep bizim olacaklar."

2016 yazında, hayatımın seyrini köklü bir biçimde değiştiren bir oyunla tanıştım: Life is Strange. O güne dek oyunlar benim için yalnızca çevrimiçi rekabetten ya da tek kişilik, düşmanları alt etmeye dayalı heyecanlardan ibaretti. Hikâye tabanlı oyunlar oynamıştım daha önce, ama bu… bu oyun benim için gerçek bir dönüm noktasıydı. Bir arkadaşımın ısrarlı tavsiyesi üzerine başladım ve kısa sürede derinlerine çekildim. Hatta bu oyun sayesinde, o zamanlar hoş bir flörtün de kapısını aralamıştım. Şimdilerde nerelerde olduğunu bilmiyorum ama o anların sıcaklığı hâlâ aklımda yankılanıyor, sanki zamanın içinden bir fısıltı gibi. (((:

https://gtm.steamproxy.vip/sharedfiles/filedetails/?id=2887550372

Life is Strange… Sanki bir dizinin katman katman açılan bölümlerine dalmış gibisiniz. Fakat burada fark, sadece izlemekle yetinmemeniz; seçimlerinizin her adımda kaderi yeniden yazması. Hikâyenin merkezinde ise, zarafetiyle kalpleri çalan, on sekiz yaşındaki Maxine "Max" Caulfield var. Max'in, zamanı geriye alabilme yeteneğini keşfettiği an, yalnızca onun için değil, sizin için de başka bir zaman diliminin kapıları aralanıyor. Bu, sıradan bir oyunun ötesinde; alternatif gerçekliklerle dokunmuş bir rüyanın içinde yürüyorsunuz.

Oyun, adeta sizin ellerinizde yeniden şekilleniyor. Attığınız her adım, verdiğiniz her karar, yalnızca anı değil; geçmişi ve geleceği de sarmalayan bir örümcek ağına dönüşüyor. Yanlış bir adım felaketi getirebilir, ama telaşa kapılmayın. Max’in zamanı geri sarma yeteneğiyle, pişmanlıklarınızı düzeltebilir, yeni yollar açabilirsiniz. Zaten bu döngü, oyunun çekirdeğinde yatan büyü; geçmişle oynarken, geleceği inşa etmek…

Tıpkı bir dizinin temposunda akan olaylar, her bölüm sonunda size önceki anların izlerini hatırlatırken, o anları özenle seçilmiş müziklerle yıkarlar üzerinize. Oyunun müzikleri… Ah, işte onlar, bu dünyanın ruhunu size sunan notalardan başka bir şey değil. Her duygu, her an, müzikle güçlenip derinleşiyor. Öyle ki, bazen melodilerin ağırlığı altında gözleriniz istemsizce doluyor. Öylesine derin ki, yalnızca bu müzikler bile oyunun kendisine başlı başına bir sebep teşkil edebilir.

Oynanış ise, bir sadeliğin içinde büyüleyici bir rahatlık sunuyor. Yalnızca yürüyorsunuz… ama bu yürüyüş, sıradan bir adım değil. Attığınız her adımda, posterler, fotoğraflar, çevrenizdeki küçük ayrıntılar sizi hikâyenin içine biraz daha çekiyor. Oyunun dünyası, her ince ayrıntısıyla sizi sarıp sarmalarken, çözmeniz gereken bulmacalar karşınıza çıkıyor. Zamanın sınırlarını zorlayarak, alışılmadık yollarla bu bilmeceleri çözmek ise size kalmış.

Başlangıçta sıradan bir gençlik hikâyesi gibi görünse de, Life is Strange kısa sürede sizi derin bir karmaşanın içine çekiyor. Max, okulun ilk yılında, fotoğrafçılığa tutkuyla bağlı bir kız. Arkadaşı yok, hayatı sıradan gibi görünse de, kasabanın üzerine asılı duran Rachel Amber’ın kayboluşu, bir fırtınanın habercisi. Her köşede Rachel’ın kayıp ilanları, sınıfta ise Victoria ve Nathan gibi zengin, kibirli karakterler. Max'e saplantılı bir şekilde aşık olan Warren da hikâyede kendine yer bulmuş.

Ama sonra... Sonra oyun sizi yakalayıp bırakmıyor. Dersin bitiminde lavaboya giden Max, içeride şiddetli bir tartışmaya şahit olur. Bir kız ve bir erkek. Silah çekildiğinde, erkeğin sınıf arkadaşınız Nathan olduğunu fark edersiniz. Ve mavi saçlı kız yere yığılır; ölmüştür. Peki bu kız kimdir? Beş yıldır görmediğiniz, eski en yakın arkadaşınız Chloe'den başkası değildir. Max, bir anda bu korkunç gerçekliğin içinde uyanır, ama her şey henüz yeni başlıyordur.

Bu oyunu oynarken, Max ile aranızda kırılgan ama kopmaz bir bağ gelişiyor. Günlüğüne göz attığınızda, mesajlarını okuduğunuzda, onun dünyasına tanık oluyorsunuz. Life is Strange oynayıp da Max’i sevmemek mümkün mü? Bu oyun, yalnızca bir macera değil; Max’in ruhunu, müziklerin büyüsünü ve kaderin sayısız olasılığını bir araya getiren bir deneyim. Max’e, bu hikâyeye ve hayatınıza girecek bu eşsiz yolculuğa şans vermelisiniz.

https://www.youtube.com/watch?v=jb1SkDjaXk8&ab_channel=SydMatters
Recent Activity
398 hrs on record
last played on 4 Jan
44 hrs on record
last played on 2 Jan
106 hrs on record
last played on 30 Dec, 2024
yeterince fıstık 21 Nov, 2024 @ 9:14pm 
all big boys, come ♥♥♥♥ US! HRRRRRRRRRRRRRRRR! \m/
GOTİK AVCISI 20 Oct, 2024 @ 6:37am 
bardo tekel shoptan alınan bremenle yapılan uzun yürüyüşler
GOTİK AVCISI 16 Oct, 2024 @ 6:10am 
AHHMÖET ABİİİ
yeterince fıstık 6 Oct, 2024 @ 8:08am 
mert demirden 1500 gelsin mi:steambored:
yeterince fıstık 12 Aug, 2024 @ 10:30am 
lütfen bir kap daha fıstık
yeterince fıstık 20 Mar, 2024 @ 2:46pm 
burkut kumpir