10
Products
reviewed
104
Products
in account

Recent reviews by Retrain

Showing 1-10 of 10 entries
No one has rated this review as helpful yet
29.9 hrs on record (1.0 hrs at review time)
Açık dünyada yarış oyunlarını hep beğenmişimdir,günümüz fps oyunlarının çoğu sadece yarış pistinde geçmekte,açıkçası o da zevkli ancak bir süre sonra keyfi azalıyor.
Ayrıca bu tarz yarışlarda direksiyon seti şart.
Ancak benim gibi direksiyon setiniz yoksa ve fps araba yarışlarından hoşlanıyorsanız ve öyle bir oyun arıyorsanız bu oyun tam size göre!
Gerekse fizikleri,gerekse detayları grafikleri ile çok güzel bir oyun olmuş.
Ayrıca steam hala kuru düşükten aldığı için 60 dolarlık oyunu şuan 92 liraya alabilmek tam anlamıyla mükemmel bir şey,bunun için de onlara ayrı teşekkür etmek gerekiyor.
Türkçe dil desteği de single'ı çok keyifli hale getirmekte.
Özetle bu tarz bir oyun arıyorsanız kesinlikle şans verilmesi gereken bir oyun
1-10 arasında puan vermek gerekirse de 8.9 veririm.
Posted 11 March, 2021.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
No one has rated this review as helpful yet
9.0 hrs on record (7.8 hrs at review time)
Her şeyden önce The Witcher 3 insanın içine işleyen bir CD Projekt destanı. Muhteşem ezgilerle bezenmiş müziklerinden tutun da her bir parçası incelikle oluşturulmuş görevlerine kadar emek kokuyor. Hani bu öyle bir emek ki kendimi uzun zaman sonra Tamriel topraklarına yakın bir yerde hissedebildim. Zaten önceki oyunlarda da inanılmaz güzel olan görev ekranındaki yazılar, The Witcher 3’te de kendini belli ediyor. En ufak takip görevinden, hayalet avına kadar her bir görevin inanılmaz bir arka plan hikayesi var. Tamam, önceki oyunlarda da öyleydi, kabul ettim de bir sorun var: The Witcher 2’in toplam görev sayısı muhtemelen üçüncü oyunun ilk iki bölgesinde geçiliyor. Öyle bir bolluk, bereket var.

Yüzlerce görev için tek tek arka plan hikayeleri yazılması, hatta alakasız görünen “basit” yan görevlerin hayret verici bir şekilde birbirine bağlanması The Witcher 3’ün en güçlü yanı olarak göze çarpıyor.

Aynı zamanda görevleri yaparken size tanınan özgürlük had safhada. Birden fazla yapılacak şey oluyor ve bunları nasıl ve ne şekilde yaptığınız tamamen size kalmış.

Benim oyuna vurulduğum görevse –ki birçok arkadaşım aynı görevden inanılmaz etkilenmiş- White Orchard’ta karşımıza çıkan bir hayalet görevi. Takip, tuzak, gizemleri çözme… Hepsi ustalıkla monitörlerinize yansıyor. Hele görevi bitirirken bir diyalog var, akıllara zarar. Gerek karşımızdaki insanın gözlerinin buğulanması gerek sesindeki o kırılganlık…
Posted 9 August, 2018.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
No one has rated this review as helpful yet
10.8 hrs on record
Kelimelerle anlatılamayacak bir oyuna bir kez daha geldik sizlerle. Bu sefer ki oyunumuz ARMA 3. Arma 3 gerçekten de büyük bir içeriğe sahip olduğundan bu tabiri kullandım yukarıda. Her oyuncuya oyunu aldırmak için ellerinden geleni yapmışlar. Bunu biraz başardıklarını söyleyebilirim. Genel olarak Arma serisini bilenler oyundaki alanın büyük bir savaş alanı olduğunu bilirler.

Haritayı gezmeyi bitirene oyunu verecem!!
Bu büyük alandaki çoğu yer bomboş yollardan oluşuyor diyebilirim fakat önemli olan bu büyük harita değil, bu büyük haritanın içinde yapacaklarımız. Haritanın büyüklüğü yaklaşık olarak 270 km². Yani anlayacağınız, gezmekle bitmeyecek kadar büyük bir haritaya sahip. Fakat haritanın her yanı birbirinden farklı içeriklere sahip değil. Çoğu yer birbirine benziyor. Bunu oynadıkça sizler de fark edeceksiniz.

ARMA 3
Harita büyük olduğu için oyunun süresi de baya bir uzuyor. Harita büyük ve önümüzde güzel değerlendirilebilecek bir alan var. Bu güzel alanı Editör modu ile değerlendiriyoruz. Şimdi diyeceksiniz ki nedir bu editörlük muhabbeti? Cevabını hemen vereyim.

Arma 3’te bulunan Editör modu ile birlikte oyuncular kendi bölümlerini, hikayelerini oluşturabilecekler. Üstelik yapılan bu senaryolar ve bölümler diğer oyuncularla paylaşılabilinecek ve isteyen oyuncular oynayabilecek. Bunları yapmak gözünüze biraz zor gelmiş olabilir fakat Steam’de bulunan Workshop ile tüm bunları kolaylıkla yapabiliyoruz.
Posted 9 August, 2018.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
1 person found this review helpful
94.1 hrs on record (44.9 hrs at review time)
Oyuna başladığınızda elinizde yalnızca bir taş oluyor ve yapmanız gereken ilk şey odun ve taş elde etmek olacak. Elde ettiğiniz bu odun ve taşları kullanarak kendinize taştan yapılmış bir balta yapmalısınız. Bu sayede elinizde ki taştan daha kuvvetli bir silaha sahip olabilirsiniz. Bu taştan balta ile yabani hayvanları(kurt ve ayı hariç) daha hızlı öldürebilirsiniz aynı zamanda odun ve taş gibi kaynakları çok daha hızlı elde edebilirsiniz. Bu nedenle yapmanız gereken ilk şey kesinlikle taştan bir balta yapmak olmalı. Daha sonrasında çevrenizi biraz aramalı ve kaynak elde etmelisiniz. Çevrenizde domuz, tavuk ve geyik gibi hayvanlar varsa bu hayvanları öldürmeli ve yemek elde etmelisiniz. Hayvanlardan yemek dışında deri çıkmaktadır. Deriyi kullanarak ilerleyen zamanlarda kıyafet, ok ve yay gibi eşyalar yapabiliyorsunuz. Daha sonrasında ise gizli bir yere bir barınak inşa etmeniz gerekiyor.Ancak unutmayın barınağınızı mümkün olduğunca gizli bir yere inşa etmelisiniz. Aksi taktirde diğer oyuncular inşa ettiğiniz barınağı bulabilir ve barınağı yıkarak tüm eşyalarınızı alabilirler.

Pek tabi şu ana kadar anlattığım şeyler oyunun başında yalnız iken hayatta kalmanızı sağlayacaktır. Oynamış olduğunuz sunucuda oyuncu sayısı fazla ise hayatta kalmanız gerçekten zor olacak. Diğer oyuncular sizi yalnız gördüklerinde avlamaya çalışabilirler ve genel açıdan çoğu Rust oyuncusu gruplar halinde gezmekte ve tek başına takılan kişileri hedef almakta.
Posted 9 August, 2018.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
2 people found this review helpful
603.9 hrs on record (60.2 hrs at review time)
Oyunu ilk açtığımızda bizi oyunun temasını anlatan bir video karşılıyor. Rainbow biriminin sözcüsü olan bir kadın, günümüzdeki terör olaylarından ve artık bu terör olaylarına "kendi yöntemlerimizle" karşı gelmemiz gerektiğinden bahsediyor. Rainbow Six'in en son oyunu olan Vegas 2 çıktığında henüz 2008 yılındaydık. Çıktığı seneye göre dünyanın o zamanki yapısını ve var olan tehditlerini inceleyen oyun, o dönemin güncel terör problemlerini kendince gözler önüne sermişti ve bu konuda harika bir iş başarmıştı. Vegas 2'nin üstünden tam 7 yıl geçti ve bu geçen 7 yıl ile beraber dünyamız da değişti. Dünyamız ile beraber politikalar, ülke sınırları, siyaset, günlük insan sorunları, ekonomi, savaş ekonomisi ve bu gibi uluslararası etkenler de değişikliğe uğradı.

Bu değişikliklerin sonucunda terör örgütleri de farklı emeller kazandı ve gittikçe güçlenmeye devam ediyorlar. Dünyadaki tüm uluslar artık daha önce hiç karşılaşmadıkları büyüklükte tehlikelerle karşı karşıyalar. Artık biyoterörizm adlı korkutucu bir terim var dünyamızda. İşte Siege'in teması da burada karşımıza çıkıyor. Gittikçe tehlikeli hale gelmeye başlayan terör örgütlerinin biyoterörizm ile güçlenip ulusları alt etmelerini önlememiz gerekiyor.

Oyunun açılış videosu bittiğinde Rainbow Six: Siege sizi bir grup babayiğit ile karşılıyor ve ana menüye geçmeniz için bir tuşa basmanızı istiyor. Siege, bir tek oyuncu moduna sahip değil maalesef. Elbette oyunda tek başınıza da yapabileceğiniz bir grup aktivite var fakat bunları yaparken çok da eğleneceğinizi söyleyemem. Oyunun asıl zevki, takım arkadaşlarınızla oynarken çıkıyor.
Posted 9 August, 2018.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
No one has rated this review as helpful yet
83.7 hrs on record (58.8 hrs at review time)
yun bildiğiniz gibi %100 Türkçe olarak satışa sunuldu ve bu sayede İngilizce bilmeyen oyuncularımızda her şeyi anlayabilecek hale geldi. Kendilerine bundan dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. Oyuna başladığınızda yeni bir profil kurmanız gerekiyor ve bu profili kurarken sadece isim yazmıyorsunuz, görüntünüzü seçiyorsunuz, şirketinizin logosunu belirliyorsunuz ve cinsiyet gibi özellikleri seçtikten sonra oyuna başlıyorsunuz. İlk görevi tamamladıktan sonra ise artık bir şirket kurmuş tır şoförü olarak tek seferlik işler almaya başlıyorsunuz ki kendi tırlarınızı alıp şirketinizi büyütesiniz. Benim tavsiyem bankadan kredi çekin, kendinize bir tır satın alın ve daha çok para kazanın.

Tek seferlik işlere başladığınızda her seferinde farklı yerleri keşfetme şansına da sahip oluyorsunuz ve her işte farklı bir tır kullanıyorsunuz. İş seçerken neye öncelik tanıyorsanız ona göre sıralayabiliyorsunuz işleri: mesafe, para gibi. Eğer tek seferlik işler yapmak istemiyorsanız bankadan kredi çekip kendi tırınızı alıp sürekli olarak o tırla çalışabiliyorsunuz.

Oyunda diğer tır simülasyon oyunlarının aksine yeni özelliklerde mevcut. Bir şirket kurduğunuz için işçiler alıp çalıştırabiliyorsunuz, çekici (tır) galerilerini gezip beğendiğiniz tırı satın alabiliyorsunuz.

Euro Truck Simulator 2'de bir seviye sistemi de bulunuyor. Seviye atladıkça puanlar kazanıyorsunuz ve bu puanları istediğiniz şekilde dağıtıyorsunuz. Puanları verdiğiniz özelliklere göre iş yapmaya başlıyorsunuz. Patlayıcı yük taşıma, hassas yük taşıma, değerli yük taşıma, uzun yolda yük taşıma gibi özellikler mevcut ve ne kadar çok puan verirseniz bu özellikler yaptığınız işleri o kadar etkiliyor ve daha çok para kazanıyorsunuz.

Euro Truck Simulator 2
Euro Truck Simulator 2'deki bir diğer özellik ise garajınız olması. Seviye atladıkça ve para biriktirdikçe garajınızı yükseltiyorsunuz ve içine daha fazla araç sığdırabiliyorsunuz. Ne kadar çok tırınız olursa o kadar çok işçiniz olur ve daha çok para kazanırsınız.

Euro Truck Simulator 2'deki özellikler saymakla biter mi bilmiyorum çünkü tır kullanırken arada bir yolu öğrenmek için göz attığımız harita bir nevi navigasyon sistemine dönüştürülmüş. Yolu daha iyi kavrıyorsunuz ve bu navigasyon sistemi üzerinden yardım çağırabiliyor, e-postalarınızı kontrol edebiliyor, yaptığınız işin özelliklerine, getirisine bakabiliyorsunuz ayrıca araçlarınıza çeşitli küçük donanımlar da eklemek mümkün. Bunların yanı sıra oyunda birçok lisanslı tır firması da bulunuyor ve bu tırlardan alıp oyunun keyfini ikiye katlayabiliyorsunuz.
Posted 9 August, 2018.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
No one has rated this review as helpful yet
4.5 hrs on record (3.9 hrs at review time)
Outlast, benim gerçekten çok merak ettiğim bir projeydi. Amnesia türü, kendinizi savunma şansınızın olmadığı ve her şekilde tehdit altında hissettiğiniz FPS’lere çok daha sertli bir bakış açısı sunacak oyun, duyurulduğu günden beri radarımdaydı. Benim en büyük korkum ise oyunun Amnesia’dan çok fazla şey alması ve kendi özünü bulamayacak olmasıydı, size gönül rahatlığı ile şunu söyleyebilirim ki, Outlast ile Amnesia’nın alakası yok.

Outlast’ı oynamayı düşünenler için bir uyarı yapmam gerekiyor, bir takım panik bozukluklarınız varsa, kalbinizle ilgili sorunlarınız varsa, epilepsi gibi çeşitli krizlerle ilgili geçmişiniz varsa, bu oyunu oynamayın. Outlast, en başından beri, her anında sizi sürekli olarak tehdit ve baskı altında tutacak, psikolojinizi yıpratacak ve vahşeti beyninizde simüle edecek bir yapım.

Amnesia’da bulunan gizem, uzaktan yaklaşan dehşet ve elde ettiğiniz yalnız anlarınız Outlast’ta yok. Outlast sürekli olarak vahşetin peşinizden geldiği, nefes almak için bir dakikanızın bile olmadığı ve her adımda sizi öldürmeye çalışan varlıkların bulunduğu bir oyun.

Korku yapımları, oyun olsun, film olsun, özellikle son 5 yıldır, gösterilmemesi gerekeni size göstermeyerek işin vahşet kısmından kopup korku kısmına odaklanırken, Red Barrels, bu trende meydan okur bir şekilde Outlast’te vahşete bütün çıplaklığı ile oyuncunun tanık olmasına izin veriyor.

Outlast
Grafiksel anlamda gerçekten rahatsız edici şeyler göreceksiniz (tuvaletlerin içerisinde bulunan kesik kafalar ve daha burada yazmayı tercih etmediğim onlarca rahatsız edici imaj) bu sebeple yukarıda yazdığım uyarıyı dikkate almanız gerçekten psikolojik sağlığınız için önemli.

Outlast oyuncuya rahat vermiyor, FPS kamerasının psikolojik ağırlığını ise her adımda hissediyorsunuz, bakmak zorundasınız, etrafınızda olan biten her şeye bakmalısınız, bakmazsanız atacağınız diğer adım ölümden çok daha kötü şeylere sebebiyet verebilir. Üstelik bir gazeteci olarak, görebildiğiniz her şeyi görmeli, tecrübe etmelisiniz.
Posted 9 August, 2018.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
No one has rated this review as helpful yet
20.7 hrs on record (7.6 hrs at review time)
Hikayemize şöyle kısaca bir giriş yaparsak oyun, su altında toprak yüzeyinin meteor çarpışmaları tarafından tahrip edildiği PATHOS-2 adı verilen bir araştırma tesisinde başlıyor. Simon Jarret adlı yönlendirdiğimiz karakterimiz ise bir makinenin yaptığı beyin dalgası sonucunda PATHOS-2’de kendisini bulur. Ve tesiste, makineler ve kendini insan zanneden makineler vardır. Ne kadar ilginç değil mi? Bu makineler hakkında pek fazla detaya girmeyeceğim. Yoksa oyunda karşılaşacağınız sürprizlerden mahrum kalırsınız. :)

Her Frictional Games oyununda olduğu gibi SOMA’da da çevre ile etkileşim had safhalarda. Neredeyse gördüğünüz hemen hemen her şeyi alabildiğiniz gibi fırlatıp, inceleyebiliyorsunuz. Amnesia’ya göre yapımda oynanış bakımında bazı değişikler yapılmış. Mesela SOMA’da Amnesia’daki gibi detaylı bir envanteriniz bulunmuyor. Sadece belirtilen tuşa bastığınızda, elinizde nelerin var olduğunu basit bir şekilde gösteriyor. Tabii, envanterin böyle bir değişime uğraması, oyunun bulmaca sistemine de yansıyor. Bulmacalar, Penumbra ve Amnesia’ya nazaran daha kolay. Genellikle bir kapı numarası veyahut düğme arayışı içerisinde bulunuyorsunuz. Bulmacalar ise her korku oyununda önemli olduğunu varsayarsak, SOMA’nın belki de en zayıf noktası olabilir.

soma-3

Bir korku oyunundaki en önemli unsur seslerdir. Oyunun ses efektleri için ayrı bir parantez açmak gerek. Atmosferin verdiği gerilimin yanı sıra, kaliteli ses efektleri de eklenince, ortaya harika bir iş çıkıyor. Özellikle seslendirmeler... Arkadaş , bu kadar leziz, bu kadar harika bir seslendirme, ben son dönemde çıkan hiçbir bağımsız yapımda (bazı AAA’lar da dahil) görmemiştim. Bir olay esnasındaki konuşmalar o kadar içten, o kadar gerçekçi aktarılmış ki, aynı heyecanı siz de direk yaşıyorsunuz. Oyunu oynarken emin olun bana hak vereceksiniz. Bu konuda geliştiricileri tebrik etmek gerek.

Bu Atmosfer Bir Harika Dostum!
Oyunun geçtiği mekanlar su altı bölgeleri ve tesislerdeki dar koridorlar. Özellikle oyunun atmosferini BioShock ve System Shock 2’ye benzettiğimi söyleyebilirim. Eminim, Frictional Games de o oyunlardan çok şey almıştır. 2010’dan beri yapım aşamasında olan yapım, görsel olarak günümüz standartlarına uygun bir görsellik sunuyor. Oyunu deneyim ederken göreceksiniz, su altında yürüdüğümüz bölümler gerçekten muhteşem ötesi. Detay üzerine detay var. Cidden, bir an orada olduğunuzu hissediyorsunuz. Su altında gezerken kendi kendime ‘’Vay be, helal olsun sana Frictional Games!’’ diye haykırdım. Evet, yaptım bunu. :)

Şimdi gelelim en önemli kısmımıza... Korku unsuru. Frictional Games, bağımsız bir firma olarak Amnesia The Dark Descent ile birlikte yeni bir akım başlatmıştı. Peki SOMA devamını getirebildi mi? Bu sorunun cevabı ne evet, ne de hayır diyebilirim. Öncelikle SOMA, oyuncuya hiçbir şekilde ucuz jumpscare (anlık korku) sunmuyor. Attığınız her adımda size gelen bir tehlike sinyali var. Yapmanız gereken tek şey önünüze çıkan yaratıklarla yüz yüze gelmeden kaçıp, saklanmak. Yeter ki, kapalı mekanlarda çok fazla koşup, ses çıkarmayın. Yaratık modellemeleri ise robotlardan oluşuyor. Bazıları insanımsı, bazıları ise direk makine ki, insanımsı olanının hiç affı yok. Onu ilk gördüğünüz anda tüyleriniz diken diken olabilir. Doğrusunu söylemek gerekirse, oyunda korktuğum yerler elbette oldu, ama Amnesia’daki gibi dehşette düşmediğimi söylemeliyim. Amnesia’ya göre gerilim dozu korku unsurundan daha yüksek. Ama yine de bazı yerlerde korkacaksınız ve çoğunlukla gerim gerim gerileceksiniz.

soma-2

Yapımın belki de en kuvvetli yönü hikayesi. Oyunda sürekli ilerlediğinizde kendinize "Acaba bu sefer ne olacak?" deyip, oyunu bırakamıyorsunuz bile. Hikayenin tamamlayıcı noktaları ise oyunda bulacağınız ses kayıtları , kağıtlar ve defterler diyebilirim. Karakterler ve hikaye örgüsü çok orjinal ve siz oynarken ilgi çekiciğini hiçbir şekilde kaybetmiyor. Bu arada karakterler demişken, Frictional Games oyunlarında ilk defa bu oyunla birlikte karakterler modellemelerini oyun içinde görebiliyoruz. Evet, Penumbra oyunlarını ve Amnesia’yı oynayanlar bilirler, oyun içinde karakter modellemeleri yerine sesleri kullanılıyordu. tabii, firma uzun yıllar sonra kendini geliştirdi. Saygı duymamız gerek. :)

4 yıllık bir yapım süreci sonucunda, hayatta kalma-korku temasını kendisine benimsemiş bir oyun olarak karşımıza çıkan SOMA'nın, bu türe yakın olanların (olmayanlar bile sırf hikayesi için alabilir) kesinlikle deneyim edilmesi gereken bir bilim kurgu oyunu olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Harika atmosferi, sunduğu gerilim unsuru ve fevkalade hikaye anlatımıyla başımızın tacı olan SOMA’yı alın, oynayın oynattırın. Teşekkürler Frictional Games!

Bu arada oyunu bitirdiğinizde, ekranda bir kod göreceksiniz. Bu kod, oyunu yüklediğiniz klasörün içerisinde yer alan ‘’_supersecret.rar’’ dosyasının şifresidir. Ona da bakmayı unutmayın. İçerisinde güzel sürprizler var.
Posted 28 April, 2018.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
No one has rated this review as helpful yet
274.3 hrs on record (110.6 hrs at review time)
Grand Theft Auto V
Bu isim, arkasında çok büyük ve köklü bir tarihe, üzerine sayfalarca tezler yazılabilecek bir milada sahip. Peki ama ben bununla ilgili ne yazabilirim? GTA V ile ilgili size ne anlatabilirim? Hayır, o kadar çok anlatacak şey var ki GTA V ile ilgili, Los Santos’a dair, şimdiden yaşadığım o kadar çok hikayem var ki sizlere yazıp çizebileceğim, bazılarını unutmaya başladım bile.

GTA V, sadece birbirinden ayrı üç karakterin değil, bir şehrin hikayesi. Los Santos’un dört bir yanında, o kadar fazla ağaç devriliyor ki, bunun farkında olduğunuz zamanlar farkında olmadığınız zamanların sadece yüzde beşine denk geliyor. Bazı şeyler sizin kontrolünüzde gelişiyorken, bazılarını asla bilemiyorsunuz. Sebebi ise çok basit, oyunun üç adet ana karakteri var, bu üç karakterin kendi davranışları, rutinleri, yaşamları, tanıdıkları, sosyal çevreleri, hobileri ve yetenekleri var. Bu kutsal üçleme sistemi, oyunun hikayesinin bir örümcek ağı gibi farklı noktalarda dağılıp farklı noktalarda tekrar birleşmesini sağlıyor.

Peki ama bu üç meymenetsiz adamı bir araya getiren ortak nokta nedir? Franklin, Trevor ve Michael neden bu oyunun eksenini oluşturuyor?

"Mutluluğu ve huzuru ise silahların patlama anlarının arasında çöken 5 saniyelik sessizliklerde buldum, benim adım Michael De Santa ve hayatımda kimseyi sevmedim."
Aslına bakarsanız, karakterler arasında birbiri ile geçmişe sahip olanlar Trevor ve Michael. Oyunun başında görebileceğiniz fakat benim size burada hikayeyi rezil etmemek açısından anlatmayacağım bir "tarihleri" var.

Şunu baştan söyleyeyim, ben size oyunun hikayesiyle ilgili neyin ne olduğunu burada anlatmamaya gayret edeceğim, çünkü sizin oynayışınıza göre, öğrenebileceğiniz şeyler veya öğrenmeyeceğiniz şeyler değişecek, kiminle ne kadar vakit geçirdiğinize bağlı olarak, kıyıdan köşeden, karakterlerin geçmişlerine veya görüşlerine dair şeyler öğrenebiliyorsunuz, bunlar her birine dair ufak fikirler edinmenize sebep oluyor. Mesela Michael 9 sene önce yaşadıklarından sonra neden suç dünyasına geri dönmeye karar veriyor? Franklin neden bu kadar hırslı? Trevor neden bu kadar…sorunlu? Bunların hepsini oyun size veriyor, sadece bakmanız gereken yerleri bilmeniz gerekiyor.

Deminden beri bas bas bağırdığım üzere, GTA V, hikayeler ve onların anlatımı açısından korkunç derin bir oyun. Daha önce Rockstar’ın kullandığı bu sistem kadar komplike ve işe yarayan, yani çalışan bir sistem daha görmedik, üç ayrı karakterin birbirinden ayrı yaşamlarının çerçevesinde tek bir amaç için bir araya gelmeleri, GTA V’i yaşamanızı sağlıyor, dikkat ederseniz oynamaktan bahsetmiyorum, yaşamaktan bahsediyorum, Los Santos’un her karesinden yaşam fışkırıyor, bir noktadan sonra gerçekten kendinizi buna kaptırmaya başlıyorsunuz çünkü öylesine özenilerek yaratılmış bir dünya var ki karşınızda, inandırıcı olması için her tarafı baştan aşağı büyük bir detayla tasarlanmış, her karakteri çok büyük bir dikkatle yazılmış, coğrafyası korkunç bir gerçekçilikle bezenmiş.
Posted 23 November, 2017. Last edited 2 April, 2018.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
1 person found this review helpful
232.3 hrs on record (98.2 hrs at review time)
Daha betadan çıkmadan dünyadaki en popüler oyunlardan biri haline gelen
Playerunknown's Battlegrounds,
oyuncular tarafından çok ilgi görse de optimizasyon sorunu ile bir o kadar da kanser edici hale gelebiliyor.Oyuna yeni eklenen çöl haritası ile biraz daha giderilse de sorun tamamen çözülmüş değil.Fakat her geçen gün kendini geliştiren PUBG,yeni updateler sayesinde daha da keyifli bir oyun haline geliyor.Özellikle benim gibi hileden bıkmış CS:GO
oyuncuları tarafından çok oynanan oyun,hileler konusunda çok hassas.Son gelen güncelleme ile 1 milyon hileli oyuncu banlandı.29 Aralık günü 3.105.063 milyon oyuncunun aynı anda oyunda bulunması ile rekor kırıldı.Bu kadar oyuncuya rağmen hala yeterli seviyede server kurulmadığı için yüksek rakamlarda oyuncu oyunda olsa bile çoğu insan maça bağlanamıyor.Henüz yeni çıktığını göz önünde bulundurursak,böyle problemlerin yaşanabileceği ve mümkün olan en kısa sürede düzeltileceğini düşünüyorum.

Biraz da oynayıştan bahsetmek istiyorum.Oyun gerçekten detaylı bir yapıya sahip.Gerçek hayat baz alınarak tasarlanmış bir oyun olmasından dolayı mantık hataları yok denecek kadar az . (Headshot yiyip kola bandaj sarmak,ağrı kesici içip hızlı koşmak dışında yok sanırım).Özellikle H1Z1 oynayan kitle araba durmadan inme alışkanlığına sahip olduğundan defalarca kez arabadan düşüp ölüyor. 4X . 8X ve 15X dürbün seçeneklerinin olması gerçekten kolaylık sağlıyor.Onun dışındaki 2 çeşit kabza,3 çeşit silah uçluğu,3 çeşit şarjör gibi farklı silah aparatları da farklı oyun tipi sergileyen insanlar için güzel bir seçenek.Oyunun en sıkıntılı kısımlarından biri sesler diyebilirim."Red Zone" başladığında eğer arkadaşlarımızla konuşarak oyun oynuyorsak birbirimizi anlamak için sesi kapatmak zorunda kalıyoruz. Aynı şekilde oyun başında uçaktan atlamadan da oyun seslerini tercihen kapatıyorum .

Son olarak en beğendiğim kısımlardan da bahsetmek istiyorum.FPS ve TPS gibi 2 farklı görüş açısının olması gerçekten çok hoş.Oyuncuların serverleri seçmeleri ve custom serverlere bağlanmaları da gerçekten üzerinde durulmuş bir oyun olduğunu gösteriyor.Bir Counter Strike klasiği gibi kendi serverimizi kurup çok farklı modlarda oynayamasak da oyunda klasik mod hariç birkaç farklı mod daha bulunuyor.Oyuncuların kıyafet alım-satımı yapabilmesi bir Gaben klasiği fakat ne yalan söyleyeyim gerçekten çok hoş duruyorlar.Sözü daha fazla uzatmadan incelemeyi bitirmek istiyorum.İyi bilgisayara sahip herkesin şans vermesi gereken bir oyun.
Posted 15 October, 2017. Last edited 17 March, 2018.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
Showing 1-10 of 10 entries