Recent reviews by Aeric

Sabahın erken saatlerinde satışa sunulması haberini alır almaz oyunu satın almak için bilgisayarımın başına koştum. Bu heyecanım boş bir heyecan değil. 2 yıl önce satıştan kaldırılmasından ötürü bu satışın yanlışlıkla veya geçici bir süreliğine olma ihtimali var. Almayı düşünenler veya günümüzde oynanır mı sorusunu soranlara yazım yeterli bir cevap olacaktır.

Max Payne serisine hayran olmamdan mı yoksa Rockstar oyunlarına olan zaafımdan mı kaynaklı bilemiyorum ama başyapıt olan bu oyunun tekrardan satışa sunulmasından ötürü fazlasıyla mutluyum. Geçmiş yıllarda özellikle ilk oyununu oynamadan önce satın aldığım ikinci oyunu olan Max Payne 2: Fall of Max Payne'nin yeri bende piyasadaki çoğu oyunun alamayacağı bir konumda. Psikolojik gerilimi, çizgi anlatımı, seslendirmesi dahil günümüzdeki çoğu oyuna taş çıkartır. Dikkat bir başyapıt dedim ve sözümün arkasındayım. Bu oyun günümüzde hala çatır çatır oynanabilecek seviyede.
Kısaca oyunun hikayesine bakarsak:

Oyun, hayatı mahvolmuş olan Max Payne'in kendisini NYPD'ye (New York City Police Department) geri dönerken bulmasını konu alıyor. Rutin bir cinayet soruşturması sırasında Max, öldüğüne inandığı bir kadın ve femme fatale cazibesine sahip bir cinayet zanlısı olan Mona Sax ile karşılaşır. Mona, Max'in aklını kurcalayan soruların cevaplarını elinde tutmaktadır ancak New York'un karanlık ve trajik gecesinde gerçeği bulma arayışları hiç de kolay olmayacaktır. Max ile aradığı cevaplar arasında yeraltı dünyasının haydutlarından oluşan bir ordu vardır ve Max'in yolculuğu kendi kişisel cehennemine doğru bir inişe dönüşür.

Ayrıca hikayeyi iki farklı karakter üzerinden deneyimleme şansınız bulunuyor. Max'in gerilim dolu hikayesine bazı bölümlerde Mona'nin gözünden bakabileceksiniz. Yeri geldiğinde sinirlenecek, yeri geldiğinde ağlayacaksınız. Arkadaş sandığınız kişilerin aslında size en büyük zarar veren kişiler olduğunu, sevdiğin bir kadını kaybetmenin nasıl bir çaresizlik olduğunu iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Bu oyunu alın, aldırtın. Köşede kalmış, diğer oyunlara göre bilinirliği daha az olan bu oyunu tüm oyunseverlerin deneyimlemesi gerekiyor. Üstelik sadece 6tl'ye...

Bu oyun koskoca bir BAŞYAPIT!

Evet inanın en ufak abartma olmaksızın gönülden, 66 saat oynamanin ardındaki edindiğim deneyimden bunu rahatça söyleyebiliyorum. Başta 2D oyunlara fazla önyargılı biri olarak bu oyun beni tüm önyargılarımdan arındırdı. Meğer 2D oyunlar yalnızca mobilde oynanmıyormuş. Bilgisayarda da oynandığı taktirde çoğu fps, hikayeli, hatta hayatta kalma oyunlardan daha zevkli olabiliyormuş. Evet, bu düşüncelerimin hepsi Stardew Valley sayesinde son bulmuş oldu.
Dedenizden kalan çiftliğinize eşsiz sayıda yenilik yapabileceğiniz, çiftliği kendi zevkinize göre dizayn edebileceğiniz, ayni zamanda çiftliğimizin bulunduğu kasabadaki kişilerle arkadaşlıklar kurabileceğiniz, hatta arkadaşlıklarınızı ilerletip kasabadaki bekar kızlardan biri ile evlenip çocuk yapabiliceğiniz geniş çaplı bir oyun Stardew Valley. Yeri geldiğinde madene inerken karınız/kocanız size madende enerjiniz ve sağlığınızın yüksek kalmasi için yemek verecek, yeri gelecek çiftlikteki işinizi hafifletmeniz için sabah erkenden kalkıp sulanmamış ekinleri sulayacak, yeri gelecek tatlı sohbeti ile mutsuz geçen gününüzü harika bir güne çevirecek. Oynadığınız her gün yepyeni görevlerle karşılacak ve ilerledikçe yepyeni alanlar keşfedeceksiniz. İnanın oyunu ve detaylarını buraya yazmak istesem ne sizin okumaya vaktiniz yeter ne de benim klavyeye yazmaya dermanım...

Oyuna ilk başladığım zamanlarda eşyaların çokluğu, yapılacak işlerin yoğunluğu veya nerede kullanılması gerektiğini bilmediğim eşyaların arasında inanılmaz bir çıkmaza girmiştim. Normal çünkü oyun gerçek anlamda komplike bir yapıyı içerisinde barındırıyor. Bu oyunu daha önce oynamamış arkadaşları bu yorumum lütfen korkutmasın. Bir tünel düşünün, ilerledikçe ışık gözünüze ufuktan görünmeye başlar ya evet işte Stardew Valley de öyle bir oyun. Oynadıkça tüm detaylarına hakim olacak, bir süre sonra istediğiniz her şeye nasıl sahip olabileceğinizi öğreneceksiniz. Sadece kahvenizi alın ve akışına bırakın.

Ha bu arada şüphesiz oyunda en gizemli en güzel ve alımlı, toplumdan uzak kendi halinde yaşayan güzel mi güzel bir kızımız var, Abigail. Yeni başlayanlar sakın bu kızla evlenmesin. Onun tek bir kocası var o da benim... Aklınızı başınıza alın.

Bully... Rockstar Games'in yeni tarzda okuldaki yaramaz çocuğun maceralarını anlattığı ilk seri.. Evet yıllardır bu oyuna remake ya da direkt Bully 2'nin gelmesini bekliyoruz. Ne yazık ki Bully 2'nin geleceği hakkında söylentiler çıksa da geleceği konusunda henüz resmi bir açıklama bulunmuyor.

Neyse biz şimdilik elimizdekiyle yetinelim.. Bullworth isimli kurgusal bir şehir içinde Jimmy Hopkins adlı bir karakteri canlandırıyoruz. Her türlü haylazlık, tabiri caizse şerefsizlik, yaramazlık bizden soruluyor. Oynadıkça daha baskın, güçlü bir karakter olmaya başlıyoruz. Eskisi gibi okulun magandaları tarafından ezilmiyor, okulun yeni serseri kabadayısı olma yolunda büyük adımlar atıyoruz. Oyunda okul atmosferi oldukça başarılı yansıtılmış. Gerçek bir okul hikayesi içerisinde hissediyorsunuz ve bu da oyunu oldukça oynanabilir kılıyor. Oyuna remake veya remastered geleceğini düşünüyorum, son zamanlarda Rockstar eski oyunlarını cilalayıp sunma çabasına düştü. Demem o ki fiyatı artmadan veya Steam'den kaldırılmadan biran önce kütüphanenize eklemelisiniz.

Hitman serisinin ilk çıkan oyunlarından, aynı zamanda serinin en efsane üçlemesine girecek bir oyun. Çocukluğumun biricik oyunlarından. O yaşta gizliliği, intikamı bana aşılayan, öğreten eşsiz bir eser. Hikayesi, müzikleri birbirini o kadar iyi tamamlıyor ki oyunun 2002 senesinde çıkmış olması oynarken hiç rahatsızlık vermiyor. Aksine akıcı hikaye ve derinliğe daldıkça bir sonraki bölümde ne olacağını, ajan 47 ile kimi öldüreceğinizi düşünmek bile bu oyunu almanızı ve zevkle oynamanızı sağlayacak. Oynayacağınız bölümün atmosferine göre şarkılar, anın getirdiği heyecana, gerilime göre arka plan müzikleri ile ajanlığı kemiklerinize kadar hissedeceksiniz. Oyunun hikayesi ise kısaca şöyle:

Kodadı 47; eski bir ajan. İşlediği bir çok cinayet sonucunda hayatındaki sapkınlığın farkına varmış ve pişman olup kabuğuna çekilmiştir. Sicilya’da bir kilisede, babası olarak kabul ettiği bir rahiple yaşamaktadır. Tüm işi, din, çiçekler ve ailesi olarak kabul ettiği rahiptir.

Bir gün talihsiz bir olay olur. Daha önce canını yaktığı çetelerden bir tanesi onun Sicilya’da olduğunu öğrenir ve ondan 500.000$ Sicilya’da ikamet etme parası ister. Eğer parayı getirmezse rahibi öldüreceklerini söylerler. Fakat ajan 47 ne bu parayı verebilecek durumda, ne de verecek kadar aptaldır. Sinirleri bozulur, artık unuttuğu geçmişine geri dönme zamanı gelmiştir.. Rahibi kaçıranlardan tek tek intikamını almak için yola koyulur. Gizli, görünmeden, etraftakileri uyandırmadan bütün herkesi temizler.

2002 yılı çıkışlı oyun olduğundan dolayı bazı kişiler için kötü nitelikli olarak adlandırılabilir. Bu tarz yorumlara itimat etmeyin ve evet 2022 senesine bile bu oyuna bir şans verin. Pişman olmayacaksınız.

Yıllar öncesinde tamamını bitirdiğim Postal-2 oyununu şimdi tekrar oynuyorum. Çıkışından yıllar sonra eklenen DLC paketi ve bazı yenilikler oyunun günümüzde halen oynanabilir olmasını sağlıyor. Mizah seviyesi diğer tüm oyunlara oranla üst seviyede olan bu oyun içerisinde aklınıza gelebilecek tüm sadist, faşist, çılgın hareketleri gerçekleştirebilirsiniz. Yolda giden bir adamın suratına işeyerek aynı zamanda kafasına tekma atabilir, kafasını kepçeyle uçurduğunuz bir adamı benzin döküp yakabilirsiniz. Kedileri yakaladıktan sonra pompalının ucuna takarak değişik işkenceler edebiliyorsunuz. Her ne kadar eski bir yapım olsa da bu tarz rahatlatıcı eylemlerden dolayı günün stresini atmak için veya kavga etmek istediğiniz birinin kafasını uçurduğunuzu hayal etmek için günümüzde vakit geçirilebilecek harika bir oyun. İndirimler ile birlikte DLC paketi içerisinde 4 TL'ye denk geliyor. Gün içerisinde alacağınız bir kutu kolaya bedel. Sadece Postal'ı aldığınız zaman daha uzun soluklu ve daha eğlenceli uzun dakikalarınız olacak.

Oynarken bilgisayar ekranını yumruklayacağınız, kafanızı duvarlara sürteceğiniz, cinnet geçirten kanser bir yapım. Fiyatı her ne kadar düşük olsa da oynarken sarf ettiğiniz enerji ve ruh hali tüm güzel olayların üzerini kapatıyor.
Çeşitli oyun modları ve multiplayer desteğinden dolayı eğer tek değil de bir arkadaş veya arkadaş grubu ile girecek olursanız gülmekten yerlere yatabilir hatta sevinçten klavye ve mauseyi kaldırıp yerlere vurabilirsiniz. Daha önceki yazdıklarımdan bunu kolayca anlayabileceğiniz üzere oyunun dinamikleri, kontrolleri klavyede çok zor. Alışmak için uzunca bir süre oyunu oynamanız ve deneyimlemeniz gerekiyor. Kısacası bilgisayarı kırsamda yenisini alacak param var diyorsanız alabilirsiniz.

Hikayeye normal Postal 2 oyunundaki sahip olduğumuz köpeğimiz "Champ" ın yaptığımız kaza sonucu kaybolması ile başlıyoruz. Haftanın günlerinden oluşan ve her gün yeni görevleri yapmamız için veren uzun soluklu bir hikayeden oluşuyor. Postal 2 oyunundaki maplerinde içinde bulunduğu onun yanında eski birçok şeyin değiştirilmiş ve yeni eklenmiş objelerin, haritaların olduğunu görebiliyoruz.
Bu DLC paketi kesinlikle Postal 2'nin devamı Postal 3 olarak çıkmalıydı. Yapımcı firma kendi benliğini bozmayıp bu tarzda bir Postal oyununu karşımıza çıkarsaydı elde ettiği başarının kat ve kat fazlasına ulaşabilirdi. Fiyatı indirimlerde 2 TL'ye kadar düşüyor. Marketten aldığınız su parasına bedel. Postal mazisi olan ve postal oynarken aynı zamanda nostalji yaşamak isteyenler için harika DLC paketi.

Eksik yanlarına değinmem gerekirse her ne kadar göze batacak kadar olmasa da Türk oyuncular için Türkçe dil desteği ana oyundaki gibi eklenmeliydi. Mizahi unsurları anlayabilmek ve hikayenin akışını kaçırmamak için gerekli olan şey maalesef DLC paketine eklenmemiş.

Steam hesabını geliştirmek, başarı kasmak gibi şeylerle uğraşanlar için gayet kullanışlı puzzle oyunu. Çok kısa sürede 3000 başarımı kasabiliyorsunuz. Ayrıca düşürdüğünüz koleksiyon kartları ile oyunun masrafından daha fazlası cüzdanınıza kalıyor.
Anime fetişi olan arkadaşlar içinde harika pornografik içerikler barındırıyor. Satın alarak veya benim de içinde bulunduğum şekilde bir arkadaşınızın hediye etmesi ile sahip olabilirsiniz.

2013 yılından bu yana sürekli kendini bu derecede geliştirebilen oyun bulmak gerçekten çok zor. Rust gerek güncellemeleri gerek oyun mekanizması gerek oyuncu kitlesi olarak en iyi hayatta kalma oyunlarından bir tanesi. Geçmişten bu yana sürekli hayatta kalma oyunlarına ilgi duymuş birisi olarak en çok oynamak istediğim oyun olduğunu da söylemem gerekiyor. Tabii bilgisayar olmadığından dolayı oynayamamıştım çok uzun bir süre.

Grafik olarak bakacak olursak, gerçekçi deniz, hava, ağaç grafikleri oynarken tıpkı gerçek hayat simülatörüymüşçesine oyunu hissetmenize yardımcı oluyor. Grafikleri her geçen güncellemede daha iyi hale getiriliyor, bu yönüyle de diğer hayatta kalma oyunlarından baya bir sıfır ilerisinde.
Genel oynanış konusuna değinecek olursak eğer oynadığınız sunucu bir TR sunucusu ise beklenmedik bir şekilde ailenize küfür edenlerle karşılayabiliyorsunuz. Bundan dolayı eminim birçok Türk oyuncu resmi sunucuları tercih ediyordur. (Bunların içerisinde ben de varım.) Resmi sunucularda durum Türk sunucularına göre oldukça farklı. Kalabalık, aç bir topluluğun arasında malzemelerinizi kasarak yaşayacak bir ortam oluşturmaya çalışıyorsunuz. Zaman ilerledikçe, güçlendikçe düşmanlarınızı patlatmaya bazende evinize yakın yerde yerleşim kurmuş kişileri deforize etmek için çabalıyorsunuz. Bir ay boyunca gerek evinizi koruma telaşı, gerek başka kişileri patlatma heyecanı ile zamanın nasıl aktığını anlayamıyorsunuz.
Eski zamanlarda fiyatı 30 civarı satılırken (İndirim zamanları 15.5 civarı) tam sürüme geçmesi ile fiyat 61 TL'ye kadar çıkmıştı.
Sürekli gelen güncellemeler ile oyunu sürekli geliştirmeye çalışan ekibin emeğinin karşılığında bence ideal bir fiyat diye düşünüyorum. Hayatta kalma oyunlarına ilginiz var ve en iyisini arıyorum diyorsanız kesinlikle Rust'u denemelisiniz..

Daha öncesinde PUBG'nin mobil cihazlara çıkarmış olduğu PUBG MOBİL'i deneyimledikten sonra bu oyunu oynamak gerçekten benim için şaşırtıcı bir deneyim oldu.
Öncelikle oyunu oynayabilmek için gerçekten yüksek bir sisteme ihtiyacınız var. İyi bir bilgisayarınız olduktan sonra yapılan yorumların aksine gayet akıcı, güzel ve eğlenceli bir şekilde oynayabileceksiniz. Oyuna girişte sizi diğer PUBG oyunlarından farklı bir arayüz karşılıyor. (Bu çok normal, Steam PUBG'si firmanın çıkarmış olduğu ilk Playerunknown's Battleground oyunu. Bundan dolayı ilk güncellemeler, diğer PUBG oyunlarının aksine daha fazla ve daha yenilikçi güncellemeler ilk buraya geliyor.
Arayüzün göze hoş gelmesi ve kolay kullanılabilir olması bir avantaj. Birçok dil desteği (İçerisinde Türkçe mevcut) sayesinde dünyanın her yerinden oyuncu çekebilen kapasiteye sahip bir oyun. Hala aktif olarak 400.000 kişinin üzerinde oyuncuya sahip olması, yapılan maçları daha zor ve daha rekabet içerisinde olmasını sağlıyor.
Oyunun oynanış, mekanik kısmına değinecek olursam, açıkçası beni en çok şaşırtan noktalardan biri olmuştu. Oynanışı gayet rahat, herkesin kolayca alışabileceği tuş kordinasyonuna sahip. Klavye ve mauseye az çok hakim olan birisi rahatça oynayabilir ancak gerek rakiplerin zorluğu gerekse ilk zamanların verdiği yenilikten olacak, bir süre kendinizi oynanış konusunda fazlasıyla geliştirmeniz gerekmekte.
Oyuna düzenli aralıklar ile güncellemeler geliyor ki bu güncellemeler yapımcıların bu oyuna vermiş ve verecek olduğu emeği, değeri belirliyor. Belirli aralıklar ile yapılan sezon pass güncellemeleri oyuna bir amaç katmış durumda. Bir miktar ücret karşılığında aldığınız sezon passleri görev yaparak seviyelerini yükseltebiliyor ve belirli aralıklarda size verilen hediyelerle sahip olabiliyorsunuz. Kısacası eğer oynayacak bir oyun arıyorsanız, battle royale oyunları ilginizi çekiyorsa veya diğer platformda bedavası var ve ben buna neden para verip alayım diyorsanız biraz araştırıp bilgi sahibi olarak belirgin farkları keşfedebilirsiniz.