23
Products
reviewed
0
Products
in account

Recent reviews by Ghost47

< 1  2  3 >
Showing 1-10 of 23 entries
7 people found this review helpful
8 people found this review funny
3
2
19.2 hrs on record
Merhabalar, yaşı ilerlemiş biri olaraktan artık oyunlardan eskisi kadar zevk alamadığımı fark etmemden dolayı aklımda şu sorulardan birisi oluştu. Acaba bizler mi hissizleştik yoksa oyunlar mı kalitesizleşti. Bu soruya cevap bulmamın en kolay yollarından birisi de dünyanın en kaliteli ve en yüksek puanını almış oyunlardan birisini oynamak olmalıydı. Ben de bu hakkımı Baldurs Gate 3'den yana kullandım. Dünyanın en iyi oyunu bana en iyi hisleri yaşatmalıydı değil mi...

Not: Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bu oyun iyi bir oyun kesinlikle, bu yüzden oyunun iyi yanlarını öven birçok inceleme görebilirsiniz internette fakat bu oyunun kusurlarından bahseden pek bir insan olmadığından dolayı bundan benim bahsetmem gerektiğine kanaat getirdim. Ve bu oyunun beklentilerimin altında nasıl ezildiğine dair bir bilgilendirmede bulunacağım.

Öncelikle Diyaloglar Kısmına Gelecek Olursak

Her bir NPC için ayrı bir diyalog yazıldığını ve bunun için gerçekten çok büyük emek verildiğini düşünüyorum fakat insan düşünmeden edemiyor gerçekten bu kadarı gerekli miydi? Doğadaki çiçeğe, çekirgeye, tavşana, sincaba bu kadar emek verilmesi... Bu diyalogları yazmak yerine daha canlı bir halk, daha dokunaklı bir atmosfer yapılsa olmaz mıydı... Teker teker bu denli yüzeysel ve gereksiz diyaloglar için NPC'ler ile iletişime girmek bir hayli zahmetli ve oyunu çok sıkıcı bir hale sokuyor. Bence asıl önemli, bahsedilmesi gereken konulardan bir tanesi ise ana diyalogların da bir hayli yüzeysel, duygusal anlamda bir şey barındırmayan ve sizin hiçbir zaman gönülden isteyerek seçmediğiniz diyaloglar silsilesi ile boğuşmanız olacaktır. Bazen ben orada olsam kesinlikle şunu söylerdim dediğiniz diyaloglar da karşınıza çıkmıyor değil ama işin içine şans faktörü girince slot makinesine dert anlatmaktan farksız oluyor durum. Bu bağlamda hevesiniz kursağınızda kalacağını garanti edebilirim çünkü sizin isteğiniz dışında gelişen birçok durum olacak. Diyaloglardaki bu yüzeysellik yetmezmiş gibi bir de anlatıcının ağdalı Türkçesini 3 saniye içinde diyalog bitmeden anlamak zorunda kalıyorsunuz. Bu sanki cumhuriyet döneminde yaşayan yazarların ağzından Lord of the Rings dinlemek gibi. "Mercan gibi parlayan denizin uğultusunda, sismik bir dalga gibi zihnine inen sanrı şakaklarına çatıyor." O sırada 3 iq goblinin diyaloğundan çıkıp, bunu okuyunca insan dumura uğruyor. Belki Türkçe çeviri kaynaklıdır belki de gerçekten diyaloglarda bu problem söz konusudur ki maalesef bazı söylemler anlaşılmıyor. Ona istinaden verilecek olan cevaplar ise ucu açık, yani siz bu cevabı verirsem bu olur diyemiyorsunuz. Konu belirsiz bir yere dağılabiliyor. Neyse ki istemediğiniz durumlarda tekrardan eski kayıta dönüp, farklı bir şekilde ilerleyebilirsiniz değil mi? Bir de ne göreyim oysaki ben ne dersem diyeyim sonuç hep aynı kapıya çıkıyor ve siz bazı olayları hiçbir şekilde engelleyemiyorsunuz. Yani diyeceğim o ki; siz karakterini benimsemiş, rol yapmaya hazırken gönüllü olmadığınız diyaloglar seçmeye mecbur bırakılıyor, iyi kötü bir seçenek seçtikten sonra zar atmaya maruz bırakılıyorsunuz zar attıktan sonra da iyi gelse de kötü gelse de oyun yine sizi kendi istediği gidişata doğru yönlendiriyor sadece ara sahneler değişiyor.

Oyundaki seçenekler sanıldığı kadar çok mu?

Oyunun yapımcısı açıklamada bulunup "bizim oyunumuz 17000 son barındırıyor" dedi. Ben de bu durumu çok merak edip, ufak bir araştırma yaptım ve ne göreyim. Meğerse yapımcının bahsettiği durum sizin gidiş yolunuzu da barındırmaktaymış. Yani; siz farklı bir tercih yapıp aynı sonuca ulaşsanız bile onu bir son olarak kabul etmiş ki bu da permutasyonunu alması demek oluyor. İyi/Normal/Kötü son olduğunu düşünecek olursak. 3^n=17000 ⟹ n=log3​(17000), n≈8.87 çıkıyor. Gelin görün ki internette yaptığım bir araştırma neticesinde sadece 4 tane farklı son barındırdığını öğrendim (reddit). Düşünsenize binlerce tercih yapıyorsunuz, milyonlarca olasılıkla bir yerlere gidiyorsunuz bu muhteşem çeşitlilik sizi 4 tane sonuca çıkartıyor. Çünkü bu oyunda gri diye bir kavram yok, ya siyah var ya beyaz var. Diyaloglar sizi ya barışa sürüklüyor ya da savaşa sürüklüyor başka bir alternatifiniz yok. Bunu öğrendikten sonra oyun zevkim aşırı baltalandı ve verdiğim hiçbir cevabın düşünülebilir bir yanı ya da pişmanlığı olmadı. Bu durumdan sonra benim için oyun (kazanılabiliyorsa = savaş, kazanılamıyorsa=barış) halini aldı. Karakter ile bütünleşememek bir RPG oyunu için belki de en kötü durum olabilir.

Gelelim savaş mekaniği ve stratejiye

Bu oyundaki savaş mekaniğinin size ne kadar yorucu ve ne kadar sıkıcı olduğunu anlatsam kelimeler kifayesiz kalır. Birçok jrpg oyunu bitirmiş biri olaraktan bu oyun temeldeki sıra tabanlı savaşma mekaniğini daha karmaşık, daha zor, daha zaman harcayan insanı buram buram yoran bir hale getirmiş. Haliyle bir savaş 30 dakika sürüyor ve sizin bu savaştaki katkı payınız 5 dakikayı geçmez (arkadaşlarınızla oynuyorsanız). Bu da haliyle o süre zarfında telefona bakma, ilgi dağılması gibi oyundan kopartacak şeylere itiyor. Stratejik olarak da çok yavan olduğunu belirtmeliyim ki zaten bu zar atmadaki şans faktörü stratejiyi çok baltalıyor. Aynı zamanda oyunun motoru buna hiç elverişli değil. Örnek olarak sizin strateji yapıp, "high ground" pozisyonu alıp savaşa girdiğiz bir olay durumunda 3 iq goblinler dünyanın en mistik büyücüsü Gandalf gibi yanınıza ışınlanıp, bir anda etrafınız sarılabiliyor. Neden? Çünkü yapımcı iyi bir bölüm dizaynı oluşturmak yerine kolaya kaçıp ışınlanma durumunu eklemiş.

Özgür bir dünya, kocaman bir evren ama topal bir karakter

Bu oyunda her ne kadar bir atmosfer eksikliği olsa bile, dünya tasarımları ve evren tasarımında özgünlük aynı zamanda farklılık sunmasa bile keşfetme duygusunu ucundan yakalıyorsunuz. Ama karakteriniz topal maalesef. Bir yere gitmek için bu kadar işkence çektiğim bir oyun hayatım boyunca oynamadım. Hani nasıl denir moba (LOL/Dota 2) mekanikleri ile GTA 5 haritasını gezmek gibi hissettiriyor, hatta daha kötü. Oyunda gitmeyip, gerçek hayatta kendim koşarak o haritaları gezsem daha az yorulurum.

Oyunun ne kadar mantık dışı olduğunu bir deneyimimi aktararak sonlandırıyorum.

Ork kalesine girmenin yollarını ararken kapıda bekleyen 3 tane orku, dağın üstünden kafalarına kova, kürek, ayakkabı atarak öldürdüm. Böyle bana ok falan attılar ama nafile hepsini öldürdüm kalede küçük bir arbede koptu. Sonra kaleye girdim derken meğerse 4 tane ork varmış ve diğer ork beni gördü "aha s*çtk" derken bir baktım ork, "şimdilik geçmene izin veriyorum" falan dedi ve diğer 3 tane orkun cesetlerinin üstüne basarak bastı gitti. Yav arkadaş 3 arkadaşın öldürmüşüm bir tetiklenme pozisyonuna geç, ne oldu bir bak yok öyle bir durum. Neyse kaleye girdik, tavuk falan koşuyor derken ne olduğunu anlamadan tavuğa bahis yatırırken buldum kendimi. Tavuk koştu bir tane masanın üstünde buga girdi. Adamlar tavuğa excalibur soktu, kılıç çevirme skilli atıyor falan derken tavuk öldü. Sonra iddayı kaybettin dediler bana. Ve bir de ne göreyim bütün kale halkı bana düşman oldu ve 30 kişi ile savaşa girmek zorunda kaldım. Kaleye girerken 3 kişiyi öldürmem sorun değil, tavuğa yatırdığım bahisi kaybettiğim için hain ilan edildim ve öldüm. (çaktırmayın saçma olsa bile en çok eğlendiğim durum bu oldu)

Özet: Ben bu oyunu Türkiye'ye fazlasıyla benzetmeye başladım:
*Kocaman bir bölgede yaşarsın ama gezmeye üşenirsin.(Yürüme mekaniği)
*Hangi partiye oy verirsen ver sonuç bellidir.(Diyalog seçimi)
*Sürprizlerle doludur herkesin cebinde bir karambit veya silah vardır (herkesin ışınlanabilmesi)
*Adam öldürmek suç değil, bahis oynamak daha büyük suçtur. (Tavuk olayı)
*Standart bir hayat ile istemediğin şeyleri yapmaya zorlanırsın (Senaryo)

Hımmm, sanırım belki de bu benzerlikten dolayı gerçek hayatımda sıkıldığımdan, eğlenmek için girdiğim bu oyunu oynarken yine sıkılmaya başladım. Bu oyun kesinlikle kötü bir oyun değil ama çok yüksek beklenti ile "dünyanın en iyi oyununu oynayacağım" ümidi ile oynamamak gerekir.
Posted 25 January. Last edited 25 January.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
No one has rated this review as helpful yet
8.4 hrs on record (3.5 hrs at review time)
Senelerdir souls-like oyunlara merak salmış ve neredeyse bütün souls-like oyunları deneyimlemiş ve hatta bitirmiş biri olarak bu oyunun tam anlamıyla bir souls-like oyun olmadığını düşünüyorum. Fromsoftware'ın yapmış olduğu her oyunu seven birisi olarak (elden ring hariç) bu oyun ağzımda yapay bir tat bıraktı. Şunu da belirtmeden edemeyeceğim eğer Dark Souls serilerini seviyorsanız bu oyunu da seversiniz diye bir durum söz konusu değil aksine bu oyundan nefret etmeniz de olası. Neden mi?

ÖZELLEŞTİRİLEBİLİRLİK VE ÇEŞİTLİLİK:
Bu oyunda bu iki kavramdan eser yok denilebilir. Bildiğimiz lineer oyunlarda bile karakter özelleşirmesi veya farklı build kombinasyonları yapılabilirken bu oyunda bu durum çok kısıtlı. Maalesef bu oyunda diğer dark souls serilerine nazaran akıllı buildiler yapıp, düşmanı kendi buildiniz ve zekanız ile alt edemiyorsunuz, alt edebilmeniz için oyun becerilerinizin çok iyi olması gerek. Yani oyun kısaca akılcı ve çeşitli yaklaşımlarla ve hatta çevresel etkileşim ile boss öldürmeyi değil, yeteneklerinizi kullanarak boss öldürmenizi istiyor ve maalesef hızlı refleksler herkeste yok. Bu durum da maalesef yaratıcılığı ve karakteriniz ile bağ kurmanızı güçleştiriyor. Bir de vasat bir hikaye, duygusuz karakterler, sönük bir dünya, berbat grafikler ile de birleşince oyun gerçekten çok yapay bir hal almaya başlıyor. Bu yapaylığı sağlayan en büyük etmenlerden birisi de...

YAPAY ZEKA:
Yapay zeka o kadar yapay ki gerçekten yapay olduğunu anlıyorsunuz. Bu oyundaki gizlenme ve stealth mantığı oyunda gerçekten de bir stealth dinamiği/fiziği olduğundan değil de karakterlerin salak olmasından kaynaklı olarak böyle bir alternatif sunmuşlar. Örnek vermek gerekirse düşmanların arkasından koşarak ilerliyorsunuz ve dönüp arkasına bile bakmaktan mahrumlar. Anlayacağınız buradaki kaleyi koruyan düşmanlar Windows Defender'dan farksız. Peki sizi bir kere görürlerse ne mi olur? Sizi gören bir düşmanın sizin konumunuz kızıl ötesi radardan tespit ediyormuş gibi sizin orada olduğunuzu biliyor. Duvarın arkasında olsanız bile sizi konumunuzu okuyor ve ona göre kendi konumunu ayarlıyor. Oyunun ilk saatlerinde "vayy düşmanlara bak adamlar tam bir predator misali konumumu buluyor ne kadar da eğitimli askerler dedim" ve sonra ne mi oldu? Omega eksikliğinden kaynaklı olarak düşmana alzheimer nüksetti ve benim varlığımı unutup aynı konumuna geri döndü. Oyaski 10 tane adamını kesmiştim... Hala orada durup ruhani askerlerine bir şeyler anlatıyor olsa gerek.

HARİTA DİZAYNI VE KARAKTER TASARIMLARI:
Bu oyunu yavan kılan unsurlardan bir tanesi de maalesef harita tasarımları. Dark Souls oyunlarında hissedilen "acaba bu haritadan sonra hangi harita var, acaba bu bossu kesince hangi silah düşecek" heyecanı maalesef bu oyunda yok çünkü bossları kesmeniz size stat dışında herhangi bir şey katmıyor maalesef. Ve harita o kadar tek düze ki oyun bir noktadan sonra bütün mobları geç, bossu öldür, bütün mobları geç bossu öldür olarak devam ediyor. Sonra farkına varıyorsunuz ki koydukları moblar size hiçbir şey katmayan sadece haritayı süslemek ve boş gözükmemesini sağlamak amacıyla oraya konulmuş akılsız canlılar. Souls oyunlarındaki o keşfetme hissiyatı ve heyecan hissiyatı bu oyunda yok maalesef Hal böyle olunca ne haritayı keşfetmek için çaba harcıyorsunuz, ne de mobları keseyim kasılayım mantığı ile yaklaşabiliyorsunuz çünkü bu oyunda souls serilerindeki gibi tam anlamıyla kasılmak ve karakterinizi güçlendirmek maalesef yer almıyor. Peki bu oyun souls serilerine hiç benzemiyorsa neye benziyor?

OYUNUN YAPISI:
Ben bu oyunu nedense çok zor bir Batman Arkham Asylum oyununa benzetiyorum. Lineer fena olmayan bir harita, şahane vuruş dinamikleri ve kombat animasyonları, güzel tasarlanmış bir ana karakter ve ana karakter hep aynı şeyi giyiyor...Fakat Batman oyununda bile karakterinizin kıyafetlerini az da olsa değiştirebiliyordunuz ve oyunun gerçekten güzel bir hikayesi vardı. Ona rağmen GOTY alamamıştı. Neye bu politik konulardan uzak oyunumuzu eleştirmeye geri dönelim. Oyundaki bitirici vuruş animasyonu gerçekten çok iyi, kanın sıçraması insana gore konusunda güzel bir haz veriyor fakat her mini bossu bitirici haraket ile öldürüp her defasında aynı birkaç animasyonu görmek ilk birkaç saatten sonra çok sıkıyor. Kılıçların çarpması ve çıkan o kıvılcım efekti bana star wars jedi knight kadar haz verdi desem yanlış söylemiş olmam. Ama bu oyundaki kılıca vuruş hissiyatını bir kenara bırakıp, karakterlere vurma hissiyatı açsından ele alacak olursam vuruş hissiyatının çok kötü olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Bu oyun diğer fromsoftware oyunlarından çok daha hızlı refleksler gerektiren, çok daha aktif olmanız gereken bir oyun olduğunu düşünüyorum ama gel görün ki reflekslerin önemli olduğu bu oyunda oyun sabit 60FPS olarak oynayabiliyorsunuz ve karakteriniz siz onu yönetirken çok hantal hissettiriyor. Bu sebepten dolayı oyunun rekabetçi ve hızlı yapısı sizin için bir işkenceye dönüşüyor. Ve rekabeti azaltan bir diğer unsur ise hitbox sorunları. Oyunda gerçekten ciddi bir hitbox sorunu var ve bu bazen çok sinir bozucu olabiliyor. Hatta öyle ki bazı durumlarda DS2'ye dua okutur. Şimdi diyeceksiniz ki "oyunun hiç mi iyi yönleri yok?" Tabii ki var.

Oyunun Artıları:
Bana kalırsa kılıç dövüşleri en iyi bu kadar güzel tasvir edilebilirdi. Kılıçların bir birlerine çarpmasından çıkan kıvılcımlar, takla animasyonları, kanca ile binaların tepesinde dolaşmanın vermiş olduğu haz... Bütün bunlar insanda güzel duygular bırakan etmenler. Boss tasarımları gerçekten hoş ve bir o kadar ilgi çekici. Oyunda her şeyi bırakıp bossların tasarımına ve haraketlerine kastıkları çok aşikar. Çünkü boss savaşları sizi gerçekten çok tatmin ediyor.

ÖZET:
Bu oyunu karakterini özelleştirmeyi seven, farklı buildlerle farklı oynanış tarzları yaratan, keşif hissiyatı hissetmek isteyen, hikaye ve atmosfere önem veren oyunculara asla önermiyorum. Bu oyunu amacı sadece bossları kesmekten keyif alan, rekabetçi ve refleksine güvenen oyunculara tavsiye ediyorum. Örnek olarak monster hunter serisi gibi... Benim profilim de üstteki oyuncu profili olduğu için bu oyunu beğenmediğimi dile getirmek istiyorum.
Posted 20 March, 2023. Last edited 20 March, 2023.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
31 people found this review helpful
14 people found this review funny
2
1
149.4 hrs on record (6.1 hrs at review time)
Merhaba, daha önce her ne kadar troll bir inceleme yazmış olsam da bu oyunun troll bir incelemeden daha fazlasını hak ettiğini düşündüğüm için incelememi detaylandırmak ve düzgün bir fikir sunmak için tekrardan inceleme yazmaya karar verdim.

Öncelikle Dark Souls oyunlarıyla içli dışlı olduğumu belirtmek isterim bu sebepten dolayı bu oyunu, bu türün öncüsü olan Dark Souls oyunlarıyla kıyaslayacağım. Bu oyun Metascore'da en fazla puan alan oyunlardan bir tanesi olduğu için haliyle birçok insan hem önyargı hem de ilgi beslemesi gerçekten çok doğal. Peki bu oyun 95 puanı hak ediyor mu bu incelemede teker teker bahsedeceğim.

Öncelikle oyunun artılarından ve iyi yanlarından bahsedecek olursam...

Eski serileri oynamış insanların fikirleri ve dilekleri tek bir yöndeydi, o da atmosfer. Bu oyunun Dark Souls serileri kadar hatta bazı yönlerden daha başarılı bir atmosferi olduğunu düşünüyorum. Bu oyunda keşfetme duygusu o kadar ağır basıyor ki bir ara BOSS savaşlarını bırakıp, haritada neler olduğunu görmek için atımı alıp, bu uçsuz bucaksız evreni dolaşmaya karar verdim ve hiç de pişman olmadım. Küçücük bir kubbenin altında gizlenmiş kocaman bir evren mi dersiniz, yardıma muhtaç insanlar mı dersiniz, yıkılmış tapınaklar mı derseniz, ilginç eşyalar mı dersiniz hepsini gördüm ve keşfettim. Bence diğer oyunlara kıyasla (Dark Souls1 hariç) bu oyunda keşfetme duygusu diğer oyunlara kıyasla çok daha kuvvetli olduğunu söyleyebilirim.

Herkesin merak ettiği oynanış ve çeşitlilik konusuna gelecek olursak...

Bu oyunda çeşitlilik konusunda bir hayli iyi bir iş çıkarttığını söyleyebilirim. Karma karakter dizilimleri, farklı kombinasyonlarda silah kullanımları (power stance) yapabiliyorsunuz. Bu da oyuna yeni bir özgünlük ve çeşitlilik kattığını söyleyebilirim. Ayrıca eski oyunlarda olan ve üvey evlat muamelesi gören yay ve arbelet kullanımları bu oyunda gerçek bir seçenek olarak gelmesi de çok hoş olmuş. At konusuna gelecek olursak gerçekten hoş bir mekaniği olduğunu söyleyebilirim. Oyunu bir noktada basitleştirdiğini düşünüyorum özellikle de bonfire seyehat etme sürelerini ve bazı MOB'larla hiç uğraşmadan geçmenize olanak sağladığı için. Ama at kullanımı ile de güzel silah kombinasyonlarının olması ve bazı BOSS savaşlarında bir mekanik olması gerçekten çok hoş bir özellik olduğunu belirtmek isterim.

(Not: Oyunun özgün olduğunu eski incelememde belirtmiştim fakat biraz daha oynadıktan sonra sözümü geri alıyorum. Genelde aynı dungeon tiplerinden onlarca kez, BOSS olarak kestiğim yaratıkları MOB olarak onlarca kez kestikten bir süre sonra MOB ve Dungeon tasarımlarının çeşitliliğinin az olduğunu fark ettim. Her ne kadar tasarımları güzel olsa da tekrara bağlayan bir yapısı var.)

Bütün bu evrenin büyüleyiciliği, silah kombinasyonlarının ve büyü içeriklerinin özgün ve çok olması, keşfetme duygusu, kaliteli BOSS savaşları, müthiş tasarımlar daha ne olabilir ki, bir oyunda aradığınız her şey var. 95 puanı almasında hiçbir sakınca yok değil mi? Maalesef birçok sakınca var.

Yukarıda saydığım bütün bu özellikleriyle "mükemmel" olma yolunda giden bu oyun neden 95 almamalı bunun teker teker izahını yapacağım.

Öncelikle hiçbir inceleme dergisi için bir oyuna 100 puan vermek fıtratında olmamalı çünkü 100 puan demek bir şeyin kusursuz olması demektir. Peki bu oyun gerçekten de kusursuz bir oyun mu? Tabii ki de hayır.

Herkesin ağzında olan optimizasyon sorununu bir kenara bırakıp, bu konuya netlik getirmek istiyorum. Bu oyun optimizasyon konusunda gördüğüm en sıkıntılı oyunlardan bir tanesi. Bu kesin ve net.

Öncelikle diğer Dark Souls serilerinde olduğu gibi arkadaşlarınızla CO-OP oynuyorsanız veya CO-OP oynamak istiyorsanız bu oyunun sandığınız kadar CO-OP açısından iyi olmadığını belirtmek isterim. Bunun sebeplerinden bir tanesi bazen inanılmaz ve dayanılmaz şekilde bağlantınızın LAG'lı ve sunucuların da çok kötü olmasından kaynaklı problemler. İkinci problem ise sunuculardan kaynaklanmayan, aynı yerde, aynı zamanda olan CO-OP bağlantısının kesilmesi. Bazı spesifik bonfire noktalarında ve haritanın bazı nokalarında bağlantınız direkt olarak kesiliyor nedensiz bir şekilde ve bağlanmak için zaman harcıyorsunuz. Bu çok sık gerçekleşmiyor fakat bazen canınızı sıkabiliyor bu durum.
Sunculardaki LAG sorunlarını 10 senedir çözemeyen FromSoftware bu oyunda da kötü bir iş çıkartmış maalesef. PVP turnuvalarında da LAG'dan kurtulamıyorsunuz. Eski bir Dark Souls oyuncusuysanız PVP turnuvalarındaki kendini aşmış hileli insanları da tanıyorsunuz demektir. FromSoftware bu işten dili yanmış olacak ki oyuna bir anticheat sistemi getirmiş, yani adamlar 10 sene sonra akıllanmış. Gelin görün ki bu anticheat nelere mâl oldu... (İpucu:Optimizasyon)

Neyse en azından kredi kartımızın çalınmasından, ip adresimizin öğrenilmesinden daha iyidir fakat bu oyun için iyi olmayan başka şeyler nedir?

Fizik motoru Newton doğmadan önce yazılmış...

Bu oyunda keşfetme duygusunun ne kadar baskın olduğundan söz etmiştik fakat oyunun fizik motoru bazı yerlerde sizi o kadar engelliyor ki bu keşfetme duygusunu törpülüyor maalesef. Dark Souls oyunlarına kıyasla bu oyuna gelen en "yenilikçi" özellik zıplama evet yanlış duymadınız zıplamak, hani 1983 yılında çıkan Mario Bros'ta olan özellik. İyi güzel hoş da "bu özelliği kaç kere kullandın?" diyecek olursanız bazı spesifik BOSS'lar dışında hiç kullanmadım. Özellikle bir yere tırmanmak o kadar sönük ki, bir objeye zıpladıktan sonra karakterinizin oraya tutunması gibi bir olay yok bu oyunda. Bu da karakterinizin tam olarak o cisim kadar zıplayamadığı hiçbir yüksek yere çıkamamanız demek. "Ya ben orada olsam elimi koyar, dizimle de çıkardım" diyeceğiniz yer çok olacak. Bir Mirror's Edge mekaniği beklemiyoruz ama en basitinden 15 sene önce çıkan AC oyununda olan fiziği burada görememek üzdü. FromSoftware'ın Demon Souls'dan beri su fiziğini yapmaması da sinir bozucu diyebilirim. İlk haritada görmüş olduğunuz o görkemli adalara gidemiyorsunuz maalesef. Neden mi çünkü suyun kaldırma kuvveti maalesef yok, "e arşimet bulmamış mıydı ne oldu" dediğinizi duyar gibiyim. Hadi öyle bir fizik yok, bari ölme efekti falan koyun, karakter derin bir suya girince direkt düşerek ölüyor boğulmuyor bile. En son böyle bir olay 2004 yılında Gta Vice City oynarken karakterin denizde yüzeceğini sanıp, bir hevesle atlayıp, Tommy'nin boğulmasını izlemiştim. En azından 2002 yılında boğulma efektini güzel yapmışlardı bunda o da yok. Eski oyunlardan beri MOB'ların ve BOSS'ların silahlarının duvarın içinden geçme sorununu çözemedikleri gibi bu oyunda o sorunu daha bariz bir şekilde hissediyorsunuz. Bir yapının içine giriyorsunuz ve adam duvarın içerisinden mızrağı bir sokuyor duvar falan dinlemeden yapının içerisinden sizi öldürebiliyor ama siz vurursanız duvardan silahınız geri sekiyor. Madem böyle bir mekanik yapabiliyorsunuz hadi bütün MOB'lara koymasanız da bari BOSS'lara koyun.

Yapay zeka...

Belki de bu oyunun optimizasyondan sonra en sıkıntılı olduğu yer diyebilirim. Açık dünya olduğu için mi bilinmez ama eski oyunlarda göze çarpmayan yapay zeka sorunları bu oyunda öyle göze batıyor ki bazen karakterleri MOB'ları sizin onları öldürmeniz için oraya konulmuş, yapay ve akılsız varlıklar gibi hissettiriyor. Yükseğe çıktığınızda, o MOB için çıkma mekaniği olmadığı için hiçbir şey yapamayan ve sadece gözünüze bakan canavarlar mı dersiniz. Karakterinizi sağa ve sola götürdüğünüzde haraketinizle eş zamanlı dönen MOB'lar mı dersiniz... Bu da haliyle gizlilik denilen unsuru yok ediyor. Bu oyunda eğilme mekaniği olsa bile, stealth oynayabilirsiniz dense bile bu mümkün değil. Çalıya saklanayım, veya duvarın arkasına saklanayım diyemiyorsunuz çünkü MOB'lar karakterinizi bir kere gördü mü konumunu GPS'den görür gibi buluyor.

Her ne kadar farklı lanse edilse de klasik bir Dark Souls oyunundan öteye gidememişler maalesef. Farklı mekanikler kağıt üzerinde kalmış. Optimizasyon sorunu çözülene kadar tavsiye etmiyorum.
Posted 25 February, 2022. Last edited 21 March, 2022.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
1 person found this review helpful
2 people found this review funny
19.1 hrs on record (12.6 hrs at review time)
Çok güzel bir oyun, toplamda 12 saat oynamış gözükmeme rağmen sırada beklemeyi saymazsak yaklaşık 3 saat oynadım. Bu oyun benim kişisel gelişimime yardımcı oldu. Sırada beklerken sıkıldığım için Udemy'den kodlama kursu satın aldım. Sırada beklerken matlab ve python kurslarını izledim ve bitirdim. Kişisel gelişim için çok faydalı bir oyun. Tavsiye ederim.
Posted 13 February, 2022. Last edited 13 February, 2022.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
10 people found this review helpful
3 people found this review funny
231.1 hrs on record (153.5 hrs at review time)
Merhabalar bu incelemeyi oyunun sadece CO-OP ve PVP sistemi için yazıyorum. Singleplayer modu için zaten yapılan tonlarca inceleme var onları okuyabilirsiniz. Bakalım 2021'de bu oyun pvp ve co-op olarak oynanır mı.

Birçok oyuncu bunu inkar ediyor fakat bence bu oyun temelde CO-OP bir oyun olmasa da en eğlenceli oyun sistemi açık ara CO-OP oyun sistemidir. Singleplayer olarak oynamaktan daha keyifli geliyor hatta. Arkadaşlarınızla BOSS kesme hissiyatını sonuna kadar yaşatan size o atmosferi yaşatan benim en çok eğlendiğim sistemdir CO-OP sistemi. Fromsoftware'da böyle düşünecek ki, yeni oyunu co-op ve multiplayer odaklı olacak.

Co-op sisteminin sorunlarından bahsedecek olursam: CO-OP sisteminden baktınız çok eğleniyorsunuz Fromsoftware diyor ki ''dur bakalım sen orada, bu kadar eğlence size fazla'' pat hemen aşağıda yazı çıkıyor '' invaded by D*ckslayer31''. Yanlış anlamayın oyunun kuralına karşı herhangi bir şey söylemiyorum. Benim söylediğim, yakındığım şey oyuna kural getirip, kuralsızlara kural getirmeyen Fromsoftware'ın tavrına. Anlayacağınız üzere hileli insanlardan bahsediyorum. Bu oyunda bir ''Anticheat'' yazılımı olduğunu bile düşünmüyorum. Hal böyle olunca hileli ve laglı bir oyuncu gelip sizin oyununuzu mahvedip, gidebiliyor. Ve bu sık bir şekilde yaşanınca oyundan aldığınız keyfi bir o kadar baltalıyor maalesef.

Gelelim PVP olayına....

Dark Souls 3 size pratik anlamda en iyi PVP deneyimini, teknik anlamda ise size en kötü PVP deneyimini yaşatacağına dair söz bile verebilirim. Sunucuları o kadar kötü ki bir aralar LAG'dan oynayamadığımız ve küfür ettiğimiz Rainbow6 sunucularına dua edersiniz o derece. Oyunda hileli insanların çok olduğundan bahsetmiştik, bir de laglı insanlarla boğuşmak durumunda kalıyorsunuz. Biliyorsunuz ki, PVP sistemi saniyelik bir olay. Özellikle Dark Souls gibi bir oyunda parry sisteminin de saniyelik bir olay olduğunu unutmayın. Hal böyle olunca en iyi oynayan değil de interneti en kötü olan adam PVP'yi kazanıyor desem yeridir. Artık Dark Souls 3'ün Türk Telekom sponsorluğu dahilinde satıldığını falan bile düşündüm o derece. Hani bir aralar eski online oyunların bir efsanesi olan, sinir krizi geçirdiğimiz internet fişçiliği yapılıyor desem yeridir. Gelelim hileli insanların PVP'deki rolüne. Buradaki hileli insanlar kendilerini o kadar aşmış ki, bazı bölümlerde hile ile BOSS formuna geçip, sizin onu öldürmenizi isteyebiliyor. Ne güzel işte bir BOSS fazladan kesiyorsunuz DLC niteliğinde bedava hizmet teşekkürler Fromsoftware. Bazı iyi niyetli hileliler de var elbet 100 stack soul verip bizi bir anda 100 level olmamızı sağlayan. Teşekkkürler iyi niyetli hileli adam.

Bir de bu oyunun aratmalı bir PVP sistemi var. Diyeceksiniz ki ''burada invade sistemine nazaran daha temiz ve daha iyi turnuvalar yapılmaz mı?'' Evet, yapılır ama sorun bakalım oyuncu aratmalı PVP turnuvalarında oyuncu var mı. En son 4v4 PVP turnuvası için 30dk aratıp, oyuncu bulamadığımı bilirim. (Genelleme yapıyorum) Dark Souls 3'ün o kadar kanser bir kitlesi var ki invader olarak gidip, oyuncuların oyununu bozmak, onları öldürmek istiyor. Yani adamların amacı güzel bir PVP yapmak değil şerefsizlik yapmak. Zaten gerçekte birisi bana yıkık, annesini ve babaannesini döven, sevgi görmemiş, şerefsiz 100 tane adam topla dese direkt Dark Souls 3'ü açarım oradan 100 tane adamı saniyeler içerisinde toplarım. Öyle bir hayvanat bahçesi burası. Bu deneyimleri ''cross platform'' kapalı yaşadım.

Kısacası bu oyun CO-OP olarak hala oynanır. Arkadaşlarınızla aynı BOSS'ları defalarca kesmek bile zevkli, sıkıldığımı hiç hatırlamıyorum. Fakat PVP'sinden gerçekten uzak durmanızı tavsiye ederim. Zaman kaybı.

Oyunun singleplayer sisteminin ne kadar güzel olduğunu sayfalarca yazarım ama ben bu incelemeye bir soluk getirip, 2021'deki PVP sistemini ve CO-OP sistemini eleştirmek istedim.
Posted 1 September, 2021. Last edited 1 September, 2021.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
71 people found this review helpful
1 person found this review funny
3
2
2
12.9 hrs on record (3.9 hrs at review time)
Early Access Review
Sizi upuzun serüvenlere götüren, uçsuz bucaksız İskandinav evreninde hayatta kalma oyunlarına yeni bir soluk getiren bir oyundur Valheim. Öyle ki İskandinav soğuklarından kurtulmak için kendinize derme çatma bir ev yaptığınız, güveni ve sıcaklığı orada bulduğunuz bir yapısı vardır. Her şeyden de öte kendinizi karakterinizin yerine koyduğunuz ve karakteriniz aynı zamanda evinizle bütünleştiğiniz bu güzel oyunda sizleri çok farklı dünyalar ve çok farklı bosslar beklemektedir. Burada macerayı siz yazıyor, yazdığınız macerayı da zorlu İskandinav şartlarında oynuyorsunuz. Sizlere bu kadar güzel bir evreni, bu kadar güzel dinamikleriyle birleştiren bu yapımın boyutu da bir hayli mütavazi. Yaklaşık 1GB'lık bir yer kaplamaktadır. Şaka değil, onlarca canavarın bulunduğu, koskocaman dünyasının bulunduğu, her bir yanı farklı olan İskandiav atmosferini yansıtan, farklı dövüş mekaniği ve güzel crafting unsurları barındıran bu oyun sadece 1GB. Günümüzde çıkan oyunların ses dosyalarından bile daha düşük boyutlu olan bu oyun, günümüzdeki birçok oyundan daha çok şey barındırıp, daha çok şey anlatmaktadır. Kesinlikle parasının hakkını veren, muazzam bir yapımdır.

TÜRKÇE DİL SEÇENEĞİ
Evet, bu oyunda çok güzel bir şekilde çevirilmiş ve gayet anlaşılır olan bir Türkçe çevirisi bulunuyor. Evet, belki oyunda çok fazla diyalog olmadığı için yapımı kolay ve maaliyeti bir o kadar düşük olsa da Türk oyuncuları önemseyip, Türkçe dil çıkartmaları çok hoşuma gitti. Buradan çeviriyi yapan ekip ve bunu düşünen yapımcı adına teşekkür ediyorum.

OYUNUN EKSİKLİKLERİ
Öncelikle oyun ''erken erişim oyunu'' olmasına rağmen gerçekten ne gözle görülür bir bug yaşadım ne de aşırı derecede teknik hatalara maruz kaldım. Oyun bu yönden gerçekten sorunsuz diyebilirim fakat teknik açıdan hata vermese de öyle bir hatası var ki birçok oyuncuyu oyuna küstürebilir maalesef. Üzgünüm ki oyunun optimizasyonu gerçekten kötü. Piksel kaplamalara sahip, retro tarzda bir oyun sistemimi neden bu denli zorluyor anlamış değilim. Ultra ayarlarda bazen 40 FPS'ye kadar düştüğü oluyor oyunun. (AMD 5500XT ve RYZEN 5 3500X). Oyunun diğer bir eksiği ise müzikleri olabilir diye düşünüyorum. Oyun uzun soluklu bir oyun. Barındırdığı müzikler de maalesef çok değil. Bu durumda bir süre sonra monotonluktan kafanızın şişmesine ve müziklerini kapatmakta çare bulmanıza sebep oluyor. Müzikleri çok kötü değil fakat atmosferi tam anlamıyla yaşatmayan, monoton parçalardan oluşuyor. Umarım birkaç parça daha ekleyip, müzik konusunda zenginleştirirler.

OYUNUN ARTILARI
Birçok oyundan alıştığımız hayatta kalma oyunlarına yeni bir soluk getirmesi gerçekten muazzam. Survival oyunlara doygunluktan kusma eşiğine gelen ben için bu oyun her şeye rağmen ilaç gibi gelip, muazzam manzaralarına bakmamı sağladı. Oyunun atmosferi olsun, oynanışı olsun, crafting özellikleri olsun sizi oyuna bağlayıp, hiç ama hiç bırakmak istemeyeceğiniz etmenlere maruz kalıyorsunuz. Evinizin güvenli olduğunu hissettiren ve evinizle duygusal bir bağ kurduğunuz böylesine bir oyunu uzun süredir oynamamıştım. Ayrıca Steam ile gerçekten iyi bir şekilde çalışan multiplayer modunun olması gerçekten muazzam. Kolay bir şekilde arkadaşlarınızın oyununa bağlanabiliyorsunuz.

SON
İskandinavya'dan esen rüzgarın soğukluğu ile açılıp, bosslarının ürperticiliği ile adrenalin yaşayıp, evinizde yanan ateş ile ısınıp, yıldızları izlediğiniz kocaman 1GB'lık bir gezegen bu.

(Deneyim edindikçe incelememi güncelleyeceğim.)
Posted 5 February, 2021. Last edited 6 February, 2021.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
8 people found this review helpful
2 people found this review funny
20.7 hrs on record (20.7 hrs at review time)
Bu oyun için küçük bir benzetme yapmak istiyorum. Kendinizi bir kuş olarak görün, sizi altın kaplama bir kafese koymuşlar. Sahibiniz hangi konumda olmanızı ve saatlerce hangi manzarayı görmenizi istiyor ise o konumda olup ve o manzarayı görüyorsunuz. CDPROJEKT çok düşünceli bir firma olacak ki bizi mükemmel bir manzaranın önüne konumlandırıp, saatlerce o manzarayı izlememizi istiyor. Başlarda her şey güzel gözüküyor. Fakat bir sorun var, bu sorun öyle de küçük bir sorun değil. Biz altın kaplama bir kafesteyiz ve uçamıyoruz. O kafeste sahibimizin bizi konumlandırdığı manzarayı günlerce sadece izlemek ile yetiniyoruz. ''Madem kafesteyim, manzaraya doğru uçamıyorum, peki ya kafesin içerisinde manzaraya bakarak uçsam olur mu?'' diye söylemlerinizi duyar gibiyim. Bu kafes öyle bir kafes ki küçücük, bu kafes öyle bir kafes ki altın kaplamaları siz haraket ettikçe dökülüyor. Ve siz haraket etmeye devam ettikçe kafesteki altın kaplamaların hepsi çizilip, dökülmeye devam ediyor. Ve farkına varıyorsunuz ki aslında altın kaplama kafes, paslı bir demir yığınından ibaretmiş. Ve tekrardan fark ediyorsunuz ki, siz o kafeste tutsak, sadece manzaraya bakmakla yetinen ve birkaç yemi olan bir kuşsunuz.
Posted 10 December, 2020. Last edited 2 January, 2021.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
9 people found this review helpful
2.6 hrs on record (1.4 hrs at review time)
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, Alaska, Kanada gibi soğuk bölgeleri çok seven bir insanımdır. Nedense bembeyaz karlarla örtülü bir manzara görüntüsü hep içimi ısıtıp, bana hep huzuru anımsatırdı. Ahşap evlerde yanan şömineler... Sıcak kahveler... Lapa lapa yağan karlar... Bana hep sıcak kahvemi alıp, yanan şömine eşliğinde dışarıda yağan karları bir camın kenarına oturup izlemek gibi bir isteği uyandırıyordu içimde.

Bu yüzden bu oyunu oynarken hep buna dikkat ettim, yani oyunun atmosferi gerçekten bu soğuk havayı iyi bir şekilde yansıtıyor mu diye. Ve şunu fark ettim ki, oyun gerçekten bu ''soğuk hava'' atmosferini ciddi bir şekilde yansıtmayı başarıyor. Dışarıda çaresizce dolaşırken, sığınacak bir yer ararken, gerçekten size ümitsizliği ve soğuk hava şartlarının zorluklarını iyi bir şekilde yansıtıyor. Ve sığınacak bir yer bulduğunuz zaman, içinizi bir sıcaklık ve güven kaplıyor. Bu yönden bakacak olursak oyunun simülasyonik bir yapıda olduğunu belirtmek isterim. :)

Atmosferin bu kadar iyi olmasının sebebini ben kesinlikle oyunun barındırdığı grafikler olduğunu düşünüyorum. Bazı yerlerde göze batan birkaç grafik hatası, belirgin kusurlar olsa da gerçekten hoş ve sanatsal bir grafiği olduğunu düşünüyorum. Şunu belirtmekte fayda var, oyunun herhangi bir sahnesinde, nerde olursanız olun, bir ekran görüntüsü alın. Evet, artık güzel bir ''Wallpaper'' sahibi olduğunuz belirmek isterim.

Bu soğuk havayı yansıtmada ses efektlerinin de önemli bir rol oynadığını belirtmek isterim. Ses efektleri gayet yerinde fakat kalite konusunda birazcık tartışılır. Çok iyi diyemeyeceğim fakat çokta kötü değil. Oyunu geliştiren firmanın bir bağımsız yapımcı olduğunu ele alırsak, sesler sırıtmayacak düzeyde, iyi denilebilir.

Çeşitlilik ve oynanış kısmına gelecek olursak, harita büyüklüğü açısından gayet tatmin edici fakat daha büyük de olabilirmiş. Oyunun ömrüne gelecek olursak, gerçekten çeşitlilik açısından iyi olduğunu söyleyebilirim. Sizi saatlerce başında tutacağına inanıyorum. Buradaki tek yakındığım konu, oyundaki bu büyük ''multiplayer, co-op'' potansiyelinin boşa harcanması oldu. Ama en yakın zamanda co-op, özelliğinin geleceğini düşünüyorum.

Evet, artık montumuzu giydikten, atkımızı taktıktan sonra oyunu oynamaya hazırız...

Tavsiye ediyorum, iyi oyunlar dilerim.
Posted 23 January, 2018. Last edited 23 January, 2018.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
10 people found this review helpful
29.6 hrs on record (13.7 hrs at review time)
Bu aralar zombi oyunlarından fazlasıyla nasibini almış biri olaraktan, Killing Floor'un diğer zombi oyunlarından ayıran ve beni de bir hayli tatmin eden yapısından bahsetmek istiyorum.

Öncelikle Killing Floor 2'nin tek başına bir seneryosunun olmadığını belirtmek istiyorum. Yani (Resident Evil, Silent Hill) gibi seneryosuyla bizi etkileyen bir yanı yok. Doğal olarak konu ve hikaye odaklı oyunlar oynamayı seven oyuncular için bir hayli hayal kırıklığı oluyor. Diyeceksinizki ''Yav arkadaş bunun hiç mi seneryosu, hikayesi yok?'' bu soruya vereceğim tek cevap herhalde şu olurdu. ''Vasat ve sıradan bir hikayeye hikaye demek doğru olur mu?'' Yani bilmiyorum, sıradan, her filmde gördüğümüz, artık görmekten midemizin bulandığı sıradan korku hikayelerine benziyor konu itibariyle. Konuyu biraz daha açmak gerekirse ''Deneylerin gerçekleştiği klasik bir laboratuvarda, salak bir kızın bir düğmeye basmasıyla bütün zombileri yayması gibi'' Merak edenler Steam üzerinden ''Killing Floor: Uncovered'' adlı kısa filmini izleyebilir.

Konu itibariyle bizi tatmin etmese de, grafik ve atmosfer anlamında ilk oyuna nazaran bayağı yol kat ettikleri anlaşılıyor. Kaplamalar olsun, efektler olsun, sesler olsun gerçekten AAA kalitesi izlenimini veriyor. Bu konuda beni tek üzen noktanın atmosfer olduğunu söyleyebilirim. Grafikleriyle birlikte oyunun ilk oyuna göre atmosferide değişmiş. Eski oyundaki çizgili ve arada sırada ekranımızın karıncalandığı... Sanki eski bir korku filminde başrol oyuncusuymuşuz gibi olan yapısı, atmosferi, gerçekten beni cezbetmişti. Fakat bu oyunda o aradığım atmosferi bulamadım. Onun yerine oyunu daha gerçekçi kılan daha renkli bir renk paleti kullanmışlar.

Bu oyunun temeli olan asıl konuya gelirsek; o da büyük ihtimalle ''Multiplayer'' ve ''Co-op'' mekaniği olacaktır. Oyunun bu konuda kendisini baya ilerlettiği aşikar. Steam'in altyapısını kullanarak, parti oluşturma veya sunucuya katılma gibi işleri pratik hale getirip, sadeleştirdiklerini söyleyebilirim. Onun haricinde herkesin ortak bir platformdan bağlanması ve takım arkadaşının Steam profilini görüp, onu ekleyebilmekte gayet basit ve güzel bir detay olmuş.

Benim için önemli olan çeşitlilik konusuna gelecek olursam; ilk oyuna göre gerçekten çeşitliliği bir hayli arttırdıklarını söyleyebilirim. Silahların çeşitliliği olsun, karakterlerin bolluğu olsun, silahlara yeni gelen birtakım modifikasyonlar olsun, gerçekten göz doldurucu. Artık Steam üzerinden düşürdüğünüz bir silahı veya almak istediğiniz bir eşyayı kolaylıkla satıp, alabiliyorsunuz.

Bu oyunu bir takım oyunu yapan unsura gelirsek...

Bu unsuru aslında hayatta kalmanın yanı sıra, oyundaki ''perk'' sistemi de oluşturmakta. Eski oyuna nazaran bu ''perk'' sistemi geliştirilmiş, hatta kişiselleştirebileceğimiz küçük bir ''skill'' ağacı bile eklemişler. Bu ''perk'' sistemini merak edenler oyunun ''wiki''sine bakabilirler.

Bunların haricinde birkaç düşüncemi de sizinle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle her ne kadar bu oyundaki ''npc''ler için zombi tabiri yapmış olsamda oyundaki ''npc''ler için zombi tabiri biraz hafif kaçıyor. Zaten oyununda da bu canavarların, zombilerin ismi ''zed'' olarak geçiyor. Oyundaki ''zed''lerin bir hayli iyi modellendiğini belirmek isterim. Öyle bir duruma geliyorsunuz ki bazen, temel amacı aksiyon olan bu oyunda ''zed''lerden tiksinip, korkacak vaziyete geldiğiniz anlarda oluyor. Oyunun bir eventi olan ''Summer Sideshow'' adlı etkinlikte, bir 1932 yapım film olan ''Freaks'' isimli filmdeki oynayan oyuncuların modellemesini yaptıklarını da görebilirsiniz.

Özetleyecek olursam...

Co-op ve multiplayer mekanikleri bir hayli iyi olup, sizi saatlerce başında tutacağına inanıyorum. Steam gibi bir platformu fazlasıyla iyi kullanıp, Left 4 Dead gibi Steam'ın nimetlerinden faydalanan multiplayer zombi oyunları için fazlasıyla iyi bir alternatif gibi gözüküyor.

Tavsiye ediyorum! Herkese iyi oyunlar dilerim.

-Ghost47
Posted 8 July, 2017. Last edited 23 January, 2018.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
108 people found this review helpful
5 people found this review funny
24.1 hrs on record (9.7 hrs at review time)
Merhabalar, eski bir konsol oyuncusu olmamın yanı sıra sıkı bir Tekken fanıyımdır. Beni gönülden etkileyen, PS2 zamanlarının bir unutulmazı olan Tekken 5'in beni hayran etmesinin payı gerçekten çok büyük olduğunu belirtmek isterim.

Konsolların baş tacıdır dövüş oyunları. Her ne kadar PC platformuna çıkmış sayısızca dövüş oyunu olsada, konsollarda oynamanın tadı ayrı oluyor tabii. Kimi zaman arkadaşlarınızla birlikte kafa kafaya mücadele etmek bu işi daha cezbedici bir hale sokuyordu.

Her ne kadar Tekken fanları Tekken 5'i övmemi bu kadar doğal karşılamayacak olsalarda benim çocukluğumun büyük bir çoğunluğu PS2 başında Tekken 5 oynayarak geçti. Bu yüzden üstümdeki etkisi bir hayli büyük.

Şunu belirtmek isterim ki bir dövüş oyununda benim için önemli olan iki unsur özelleştirmek ve karakter seçeneğinin fazla olmasıdır. Tekken 5'te bir hayli fazla olduğu için Tekken 7'yi de alırken bu özellikleri ön planda tuttum ve beklentim de bu yöndeydi.

Bakalım beklentilerimi karşıladı mı...

OPTİMİZASYON-STABİLİTE:
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; genellikle konsoldan sonra PC platformuna çıkan dövüş oyunlarında optimizasyon sorunu fazlasıyla var. Bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirimki optimizasyon sorunu yok. Fazlasıyla iyi bir şekilde çalışıyor oyun. Yani giriş seviyesi bir ekran kartıyla (GTX950, GTX960) rahatlıkla 50-60FPS sabit bir şekilde oynayabileceğinizi düşünüyorum. 50FPS bir dövüş oyunu için fazlasıyla yeteceği kanaatindeyim.

SEÇENEK-ÖZELLİLEŞTİRİLEBİLİRLİK:
Benim için önemli olan bu konuya gelecek olursak... Aslında bakarsanız seçenek konusunda gayet iyi bir iş çıkartmışlar. Çok fazla karakter var diyemeyeceğim ama öyle az ve oyununuzu baltalayacak türden de değil. Özellikle karakterimizi özellileştirebiliyor olmamız gayet hoş olmuş. Tekken 5'ten sonra bu tarz küçük detaylar görmek gayet hoş doğrusu.
Kıyafet konusunda seçenekler çok fazla olduğunu söyleyebilirim. Birilerinin ''Yaa kıyafet var iyi güzelde karakterin ciddiyetini bozuyor!'' şeklinde söylemlerini işitir gibiyim. Bende aynı fikirdeyim fakat mağazada matrak ürünlerin yanısıra ciddi, karakterinizin imajını bozmayacak ürünlerde mevcut.

ATMOSFER-GRAFİK:
Ben grafiklerini gayet yeterli bulduğumu öncelikle belirtmek isterim. Evet, öyle aman aman denecek türden grafikleri yok fakat bir dövüş oyunu için gerek modellemeler olsun gerek efektler olsun gayet hoş ve tadında olmuş. Atmosfere gelecek olursak... Sıradan Tekken atmosferi burada bizleri tekrardan karşılıyor. Yani çok fazla değişim olduğunu söyleyemem. Zaten özüne bağlı kalıp, üstüne birşeyler eklemelerini takdir ettim.

KONU-HİKAYE:
Öncelikle hikaye modunu bitirmedim ancak birkaç deneyimlerimle anlatmak isterim. Eski oyunlarına nazaran Tekken 7'nin hikaye odaklı bir oyun olduğunu belirtmek isterim. Kurgusal anlamda baya yol kat etmişler doğrusu. Normal, hikaye odaklı oyunlar gibi film tadını veriyor gerçekten. Tekken 6'da herkesin kafasına takılan belli başlı soruların, hatta eski oyunlardan kalan yarım senaryoyu derleyip, düzenlemişler. Aklımda kalan bazı soruları da bu oyunu oynadıktan sonra cevabını almış bulunmaktayım. Oyunu bitirmiş bulunmaktayım daha detaylı bir açıklama için lütfen spoiler bölümünü okuyun.

KONU-HIKAYE (SPOILER):
Öncelikle senaryoyu komple anlatmamı beklemiyorsunuzdur umarım. Böyle bir beklenti içindeyseniz lütfen Wiki'sine bakın. Çok detaya girmeden, düşüncelerimle birlikte ve birazcıkta espirili bir şekilde durumu izah edeceğim. Evet, senaryoyu ilginç bir yerden başlıyoruz. Tam olarak Tekken 6'nın bitişi, Tekken 7'nin başlangıcı olduğunu söyleyebilirim. Tekken Force'un yönetici koltuğuna oturuna Nina için normal bir günken aniden bir patlama sesi ile Tekken Force binasında patlama meydana geliyor, sonra bilin bakalım kim bu patlamaya sebebiyet veren? Tabii ki Heihachi Amcamız... Daha sonra bütün askerleri etkisiz hale getirdikten sonra Tekken Force koltuğuna oturuyor bu amcamız. Gel gelelim Jin'e... Çöllerde, yazık baygın halde yatan bu arkadaşı Lars kurtarıyor. ''Haydaa ne oluyor?'' demeye kalmadan Lars atıyor kamyonete Jin'i ve bu tozlu topraklardan kaçırıp, götürüyor. Tabi bizim Jin yorgun, nede olsa bir tanrıyı dövdü! Seriliyor boylu boyunca kamyonete... Yatış o yatış bir daha oyun sonunda görüyoruz bu baba yiğit karakterimizi. Neyse biz gelelim Heihachi Amcamız'a, tabii koltuğa oturur oturmaz boş durur mu? Uluslararası Tekken mücadelesinin başladığına dair bir bildiri yayınlıyor bütün haber ajanslarına. Neyse gel zaman git zaman, bir gün tapınakta Heihachi Amcamız meditasyon haraketleri yaparken kimliği belirsiz bir kişi tapınağa baskın yapıyor. ''Haydaa kim bu?'' demeye kalmadan, kendisinin Akuma olduğunu söyleyip, Kazumi Mishima (Kazuya'nın annesi, Heihachi'nin eski eşi) tarafından emir aldığını, Kazuya ve Heihachi'yi öldürmesi gerektiğini söylüyor. ''Ulan kim bu psikopat?'' demeye kalmadan büyük bir ''fight'' dönüyor. Kazanan taraf Akuma oluyor ama Heihachi Amcamız her zaman olduğu gibi burada da ölmüyor. Akuma bununla kalmıyor Kazuya'nın şirketini basıp onu öldüreceğini söylüyor. Terminatör gibi adam durmak bilmiyor. Kazuya bütün gücünü kullansada mağlup oluyor. Derken ölmek bilmeyen Heihachi Amcamız uzaydan gelen bir ışınla Kazuya'nın şirketinin binsasını havaya uçuruyor. ''Peki Kazuya hayatta kalıyor mu?'' diye sonranlar için... Saçmalamayın tabii ki hayatta kalıyor. Bu onun için ne ki? İki kez uçurumdan atılmasının yanı sıra lava atıldıktan sonra hayatta kalıp, birde üstüne uzaydan gelen lazer yiyince sinirleniyor bizim Kazuya... Haliyle haklı şimdi, kim plazmik lazer yemekten hoşlanır ki? Ve şeytani yüzünü ortaya çıkartıyor. Tabi halk bunu görüyor ve doğal olarak Kazuya'ya ve şirketine kin besliyorlar. Biz de ana karakter olan doktoru canlandırdığımız için olayları sadece izlemekle yetiniyoruz. Derken... Gucci marka mor paltolu bir eleman (Lee) kalkta şu Heihachi'nin ne problemi varmış? Kalk bir öğren diyor. Yaka paça alıyorlar bizi elimiz kolumuz bağlı bir şekilde (Rus mafyaları gibi) gemiye bindiriyorlar. Kendimizi bir anda Heihachi Amcamız'ın yanında buluyoruz. ''Eeee anlat derdini!'' dedikten sonra Heihachi Amcamız ilk başlarda birazcık naz yapsada sonradan açılıyor ve anlatmaya başlıyor bütün bu olup, bitenleri. Aslında kötü birisi olmadığını, yanlış anlaşıldığını falan belirtiyor. Bizim doktor da ona ''Ulan karısını öldüren sen... Çocuğunu dağdan aşağı atan sen diye hecelerken...'' Heihachi Amcamız o işin aslında öyle olmadığını, gerçekten olup bitenleri anlatmaya başlıyor. Meğerse karısı öldükten sonra karısı tekrardan tapınağa gelmiş. ''İn midir cin midir ölen kadın nasıl geliyor tekrardan?'' Meğerse Kazumi Mishima'da (yani karısı) şeytanmış. Ve Kazuya'ya şeytan genleri annesinden geçmiş. ''Ya arkadaş ailede bir tane mi sağlam insan yok?'' demeye kalmıyor. Heihachi Amcamız ''anlatacaklarım bu kadar, konuşma bitti'' dedikten sonra, el kol haraketi yaparaktan... ''Çat'' diye ensemize vurup bayıltıyorlar. Kendimizi Lars'ın ellerinde buluyoruz. ''Nereye düştüm ben Yakuza mafyası mı?'' diye mırıldanırken bir anda üsten mesaj geliyor. Heihachi ve Kazuya lavların içinde kapışmaya başlamışlar. Sonra bir bakmışsın lavların içinde yüzen Heihachi Amcamız...

ONLİNE-MULTİPLAYER:
Eski oyunlarına nazaran fazla birşey eklediklerini söyleyemem. Aynı şekilde dereceli oyunlar ve rank sistemi bu oyunda da mevcut. Belki iki ''gamepad'' ile arkadaşlarınızla birlikte yan yana oyun oynayamıyorsunuz fakat online bir şekilde eski deneyimleri tekrar yaşamak olağan üstü bir duygu.

Ve son olarak...

YORUMLARIM-ÖZET:
Oyunun özüne bağlı kalıp, üstüne eklemeler yapmasını gayet doğru ve hoş buldum açıkçası. Optimizasyonu gayet yerinde ve güzel olmuş. Eski konsolda dövüş oyunu deneyimlerimi şimdi bir ''gamepad'' ile aynı şekilde PC platformunda da yaşayabilmek gerçekten büyük bir avantaj. Rekabeti seviyorsanız online olarak dereceli bir şekilde insanlarla mücadele de edebilirsiniz.

''Bir paket cips ve iki adet gamepad'le birlikte yaşayabileceğiniz en büyük eğlence!''

TAVSİYE EDİYORUM!

-Ghost47
Posted 3 June, 2017. Last edited 19 June, 2017.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
< 1  2  3 >
Showing 1-10 of 23 entries