Padişahın en yakın muhafızları Arnavut ve Arap taburları idi. Bunların bütün efradı memleketlerindeki akraba ve yakınları için birer lütuf ve cömertlik kaynağı kesilmişti. Yalnız Türk köylüsü idi ki, muazzam vergi vermek, askerlik hizmeti görmek gibi vatani yükleri sessiz ve şikayetsiz yükleniyordu. Fakat bir avuç genç, ümitsizlik bilmez bir gayret ile, zorluktan yılmaz ve sarsılmaz bir ideal ile memlekete vatan aşkını, Türklük dayanışmasını körüklemeye ve kuvvetlendirmeye uğraşıyordu. İttihat ve Terakki rejiminden sonradır ki, bu memlekette Türkler, Türk'üz diyebildiler ve Türklerin de bu vatanda bir hakları olduğunu ileri sürebildiler.
Hüseyin Cahit Yalçın - Talat Paşa syf 57 ve 58

Osmanlı Devleti'nin savaş kronolojisi;

3 Temmuz 1914 - Amasya'da Ermeniler tarafından saklanan büyük miktarda bomba bulundu.
8 Ağustos 1914 - İngiltere Osmanlı'nın gemilerine el koydu.
1 Eylül 1914 - Kafkasya'da çatışmalar başladı.
3 Eylül 1914 - Ruslar Ermenilere silah dağıtımını tamamladılar ve İran'daki Ermenilerden birlikler oluşturdular.
28 Eylül 1914 - İngiliz ve Fransız donanmaları Çanakkale Boğazı'nı ablukaya aldılar ve Osmanlı topraklarına tacizlerde bulundular. Gemilerin Türk Bayrağı taşısalar bile vurulacağı bildirildi.
11 Ekim 1914 - Bitlis'teki Türk birlikleri Ermenilerin saldırısına uğradı.
22 Ekim 1914 - Bozcaada çevresinde İngiliz ve Fransız gemileri beklemeye başladı.
29 Ekim 1914 - Bütün bu tacizlerin sonucunda Osmanlı Devleti Rus limanlarını vurarak savaşa girdi.

Yani bu savaşa keyfi girilmedi. Devletin izzet-i nefsi korunsun diye girildi. Yıllarca toprak verip saçma sapan denge politikası uygulayan ve herkese boyun eğen padişahlar ve onları savunanlar, İttihat ve Terakki'nin politikasını anlayamazlar!

Enver Paşa’yı I. Dünya Savaşına kadar geçen süreçte detaya girmeden anlatmaya çalışacağım. Tanımayan, fikri olmayanların aklında bir şeyler oluşsun diye yazıyorum.
Enver Paşa’yı anlamak, Enver Paşa’yı tanımak için buradan veya internetten okuyacaklarınız yeterli olmayacaktır. Konu hakkında detaylı bilgi edinmek isteyenler hakkında yazılmış detayları kitapları mutlaka okumalıdır.

Enver Paşa hem yaşarken, hem de şehit düştükten sonra hakkında hiçbir zaman hakkında tartışmalar durmayan bir şahsiyettir.




1881’de İstanbul’da doğan Enver’in ailesi Manastırlıdır.

Soğukçeşme Askeri Rüştiyesinde öğrenim görüp, Harp Okulunu 1899’da Piyade Teğmeni olarak bitirmiştir. 1903’te Kurmay Yüzbaşı olarak Harp Akademisinden mezun oldu.
Mezun olduktan sonra Enver’in hayatı hiçbir zaman durgunlaşmadı.Selanik’teki Üçüncü Ordunun emrine girdi 1906’da Enver, artık bir binbaşıydı.
İttihat Ve Terakki Cemiyetinin kurucularından oldu.

II. Meşrutiyet’in ilanında önemli bir rolü vardı. Makedonya Genel Müfettişliği ve Berlin Ateşemiliterliği görevlerinde bulundu. 31 Mart Olayında Hareket Ordusuna katıldı.
Trablusgarp’ta kendisi gibi vatan sevdalısı arkadaşları ile Arapları organize etti ve İtalyanlara ciddi kayıp verdirip, ilerlemelerini durdurmuşlardır.

23 Ocak 1913’te İttihat ve Terakki’nin düzenlediği Bab-ı Ali baskınına katıldı. Sadrazam Kamil Paşa’nın istifası sağlandı ve bu sayede İttihat Ve Terakki Cemiyetinin iktidarı ele geçirmesi sağlandı.

Balkan Harbinde Bulgarların çekildiğini görünce ateşkese izin vermeden Edirne’yi yıldırım hızında geri almıştır.

Bu başarısından sonra Enver Paşa, Albaylığa ardından da Tuğgeneralliğe yükseldi.
1914'te de Sait Halim Paşa hükümetinde harbiye nazırı oldu.

Şehzade Süleyman'ın kızı ile evlendi.

Orduda birçok düzenlemeler yaptı. İmparatorluk ordusunun gücünü yüzde üç yüz arttırmıştır.

Dünyada örneğine ve benzerine rastlanmamış derecede gizli ve etkili olan istihbarat & özel harekat kurumu olan Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucularındandır (Teşkilat-ı Mahsus’a kendi başına bir konudur ve bu başlık altında değil, kendine has bir başlık içerisinde incelenmesi gereklidir.).

Yani Enver, sefil bir hale düşmüş halkı ve işlemeyen bir idareye sahip olan Osmanlı’nın son anlarında muazzam zaferler kazanmasında önemli rol oynamıştır.
Enver, Alman Hayranlığı ile anılsa bile aslında Türklerin Almanlara yakınlaşması daha önceye dayanır. Abdulhamit, Bağdat Demir Yolu projesini Almanlara yaptırmış ve Almanlar ile ilişkileri başlatmıştı.

Daha sonra ise; İngiltere ve Fransa’ya yakınlaşılmak istense bile, İngilizler ve Fransızlar buna yaklaşmadı. Çünkü bitik bir haldeki ordu ve halkı kendilerine yük etmek istemeyen İngiliz ve Fransızların Osmanlı topraklarının üzerinde bambaşka planları vardı.




Enver Paşa’nın hayatını I. Dünya Savaşına kadar detaya girmeden akıllarda fikir oluşması için kısa bir yazı ile anlatmaya çalıştım. Umarım keyifle okursunuz.

Değerli dostlarım uluslar her çağda yükselmek diğer ulusları geride bırakarak gerçek ve tek güç iyesi olmak istemişlerdir. Bunun içinde ulusların yaşamlarında her zaman büyük ve küçük sürtünmeler olmuştur. Bu sürtünmeler kimi zaman diplomatik kimi zaman ise askeri olmuştur. Askeri sürtünmelerde yenen taraflar %99.99 denecek derecede bilim ve teknik üstünlük sayeseninde bu sürtünmelerden yenen taraf olarak ayrılmıştır.Bu gün içinde bulunduğumuz çağın bilim ve teknik gereklilikleri eskiye göre bin kat daha artmış durumda. Eskiden sadece uçak, tank, asker ile gövde gösterisi yapabilir deyim yerindeyse aba altından sopa gösterebilirdiniz. ANCAK dönem değiştikçe teknik ve bilim ilerledikçe bunlar yeni buluşların gölgesinde kalmakta ve kullandığımız deyim için uygun bir araç olmaktan çıkmaktadır. Yeni güçler gökyüzündedir ihmal edilen uzay çalışmalırımız bizi her gün daha geri atmamlıdır. Ruslar ve Amerikalılar ile yarışabilmeli ve hatta onları arkamızda bırakabilmeliyiz. Bilim sahasına artık hakim olup ulusumuzu göklere ulaştırabilmeliyiz.Bunun için de her ne ile uğraşıyorsak en iyisini yapmalıyız Görev Töresi ile çalışmalı yarınları bu gün yapabilmeliyiz. Gazi'nin şu sözü de kulaklarımızdan hiç çıkmamalıdır; ÜLKÜM YÜKSELMEK İLERİYE GİTMEKTİR!

"Anadolu köylüleri! İngiliz, İtalyan ve Fransız hükümetleri İstanbul'u top ateşi altında tutuyorlar; Sultanı tutsak ettiler, onu Türk toprağının tamamen parçalanmasını kabul etmeye zorluyorlar. Türk maliyesini de yabancı sermayedarlara teslim ettiler, altı yıllık savaşın fakirlestirdigi Türk halkını daha kolay sömürsünler diye. Anadolu köylüleri! Yabancı işgale karşı savaşmak için dergal Mustafa Kemal'in komutasında silah altina çağrılıyorsunuz..."

Bülent Gökay, Emperyalizm ile Bolşevizm arasında Türkiye, s133.